(03 MAYIS 2006)- Türk Devleti’nin, topyekün savaş seferberliğini devreye sokarken, Kürt silahlı muhalefeti ve siyasal demokratik kurumlarının yanı sıra Kürtçe ve Kürt kültürüne yönelik yeni bir saldırı dalgası başlattığı da ortaya çıktı. Valiliklere etkin asimilasyon talimatı veren Türk İçişleri Bakanlığı, özellikle ilköğretimden itibaren Türkçe ve Türk kültürünün dayatılmasını istedi. Türkiye’deki Kürt nüfus, Kürt şirketleri ve basın yayın organlarına karşı “tedbirler” öngörüldü.
İçişleri Bakanlığı Toplumla İlişkiler Daire Başkanlığı, 81 İl Valiliği’ne gönderdiği tedbir maddeleri konulu yazıyla, ilk ve ortaöğretim okullarında Kürt hareketine karşı branş öğretmenlerinden oluşan komiteler oluşturulmasını istedi. Kürtçenin sadece ev ortamına hapsedilmesini öngören Bakanlık yazısında, bizzat ögretmenlerden Kürtçe ve Kürtlüğe karşı tecrit, teşhir ve rehabilitasyon uygulamaları isteniyor. Yazıda, Türkiye kentlerine yerleşen Kürt nüfus yapısının araştırılması, tespit edilmesi talimatı verilerek, buna göre etkili tedbirlere başvurulacağı ifade ediliyor. Bakanlık, Kürtlerin şirketleri ve basın yayın organlarına karşı da ‘bir dizi tedbiri’ sıralıyor.
6 Mart 2006’da Valiliklere "Gizli" ibareli "Bölücü Faaliyetlere Yönelik Eylem Planı 81 İl Valiliği ile Tedbirde Adı Geçen Valiliklere Gönderilen Tedbir Maddeleri" adlı bir yazı gönderildi. Tedbir maddeleri uyarınca ilköğretim ve ortaöğretim okullarında branş öğretmenlerinden oluşan komiteler oluşturuldu. Komiteler, DTP’li yurtsever ailelerin özellikle okul çağındaki çocuklarını tespit ederek, onlarla “özel olarak” ilgilenecek. Yani ilköğretim çağındaki çocuklar, öğretmeleri tarafından “fişlenecek”. İBTİDB, valiliklerden "öğrencileri terör örgütlerine karşı bilgilendirmek/bilinçlendirmek için, tüm okullarda, yurt ve pansiyonlanda periyodik olarak seminer, konferans, panel vb." düzenlenmesini istedi.
Valiliklere gönderilen yazıda, PKK saflarında yer alanların ailelerinin tespit edilerek, aileler üzerinden gerillaların “teslim olmalarının” sağlanması isteniyor.
Önemli bir asimilasyon işlevi gören Yatılı İlköğretim Bölge Okulları ve Pansiyonlu İlköğretim Okulları için de bir dizi önlemden söz ediliyor. Yazıda, kız öğrencilerin kaldığı yurtlarda kadın öğretmenler görevlendirilerek, buraların özendirilmesi istendi.
Türkleştirme gayreti
Toplumla İlişkiler Daire Başkanlığı’nın yazısında Kürtçe uyarısında da bulunularak, Kürtçenin eğitim/öğretim dili olmasına izin verilmeyeceği ifade ediliyor. Kürtçe ve Kürt kültürüne karşı bazı tedbirler ise şöyle:
"- Kürtçe’nin eğitim dili olarak kullanılması konusunun ‘Bağımsız Kürdistan ve Kürt Ulusu Yaratma’ gayretlerinin bir parçası olduğu hususunun, bölücü terör örgütü ve yandaşı kuruluşlar ile bağlantısı ortaya konulacak, ulaşılan sonuçlar yurt içi ve dışındaki çalışmalarda bir mesnet olarak kullanılacaktır.
- Etnik ve Kürt kimliğinin yaratılması kapsamında kendisini Kürt olarak tanımlayan velilerin çocuklarına ‘Türkçe ve Türk Kültürü’ dersi yerine ‘Kürtçe ve Kürt Kültürü’ dersinin verilmesini amaçlayan gayretlere itibar edilmemesine yönelik girişimlere devam olunacak, ‘Türkçe ve Türk Kültürü’ derslerine katılım teşvik edilerek, bu derslerin zorunlu hale getirilmesine çalışılacaktır.”
Demografik araştırma ve “tedbirler”
Kocaeli, Adana, İstanbul, İzmir, Mersin, Yalova, Denizli, Aydın, Manisa, Antalya, Ankara, Bursa, Muğla ve Sakarya illerinin varoşlarına yerleşen Kürt nüfusun tespit edilerek, bu alanların demografik, sosyo-kültürel, ekonomik ve psikolojik durumlarını belirleyen kapsamlı bir çalışma yapılması isteniyor. Bakanlık yazısında devamla Kürtler açısından hem kendi yakın tarihlerinde hem de Türkiye’deki dini azınlıkların tarihinde yaşanan gelişmeleri hatırlatan ifadeler yer alıyor. Çünkü Bakanlık, bu çalışmaların ardından gelecek işlemleri de şöyle anlatıyor: “Kısa, orta ve uzun vadede alınacak tedbirler belirlenecek ve onayı müteakip icra edilecektir.”
Kürt şirketlerini “terbiye”
Kürt hareketine ilgisi olan “şirket ve firmalarla, yasal çerçevede gerekli mücadele yapılarak etkin önlemler saptanıp uygulanacak” denilen Bakanlık yazısında, “bu suretle söz konusu firma ve şirketlerin terör örgütleri ile ilgili ilişkilerini kesme zorunluluğunu duymaları sağlanacaktır” ifadesi kulanılıyor. Türkiye’deki yargı sistemi düşünüldüğünde, “yasal çerçeve” ve “ilişki kesmi zorunluluğu duyma” belirlemelerinin anlamı ortaya çıkıyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder