Türk devleti, karakteri, yapısı
ve iktidar bileşenlerinin konumlanışı açısından gayri meşruiyet üzerine bina
edildi; dayandığı mirasın modernizasyonuyla küçülerek eklemlendiği 'Batı paktı'nın
kabul edilebilir skalada tuttuğu acımasız bir tetikçi olma vasfını korumakla
yetindi. Gayri meşruiyetinin gereği olarak içeride insanlık normlarını berhava
etti, dışarıda ise içerideki pozisyonu öncelleyen biatla övündü. 10 yılda bir
tekrarlanan kanlı güncellemeler; 28 Şubat ve Susurluk mevzusu ile 27 Nisan ve
bugünkü çatışma, Türk devletinin bu tarihsel kabiliyetini diri tutan bin yıllık
'ortak aklı'nın eseridir. Devlet yapısı ve onun ortak aklının, Kürt halkına
bugünkü çatışma süresince 'teskin'; sonrasında ise 'teslim' dışında vaadi yok.
Bunun aksi, yapısı, karakteri ve bileşenleriyle birlikte adı değişen bir devlet
demektir…
Devlet aklı, bugünkü iç
kavganın kaçınılmazlığını zaten biliyor, buna uygun hazırlıkları yapıyordu.
AKP'deki dizayn ve altına dizdiği dinsel yapılanmalar; CHP ve MHP ile
çeperlerindeki tahkim; İran ekolünün devlete karşı ehlileştirilip Kürtlere karşı
hazır kıtada sabitlenişi; hatta BDP ve HDP'nin yönlendirilmesi gayreti…
AKP Hükümeti, modern dünyanın
cevaz verdiği gibi bir hizmet aracı olan devlet aygıtının pilotajında bulunmanın
ilelebet olmadığını anlamamakta ısrar ediyor. İdeolojik varlık olarak, toplumun
bütün dokularına nüfuz ederek, devamlılığını sağlayacak bir oranı sabitlemek
istiyor. Demokrasinin diğer parametrelerini dışlayan sandık fetişizmi, esnek,
pragmatik ve detayları önemsemeyen geniş bir çerçeveye açık örgütlenme ağı geliştiriyor.
İktidar eksenli bütün din yorumlarının hayat bulması, AKP'ye rıza üreterek
kendi ajandalarına devam etmesi mümkün. Devletin imkanları seferber edilerek,
yasallık ve meşruiyet sorunu yaşamaları engellenip toplumsal dönüşümün dişlileri
haline getiriliyor. Karşılığında AKP'ye oydaşlığın yanı sıra ideolojik angajman
devşiren yapıların bir bölümü, sınır aşırı ağlara da sahip ve Türk dış
politikasının yumuşak/destekleyici yüzü niteliğinde. Her dişli, sektörel genişliği
seven birer 'dinci' örgütün, cemaatin, tarikatın veya hepsini bünyesinde barındıran
toplamın alt birimleridir. Bir bölümü şu anda Rojava'da Kürtlere karşı savaşan
çeteler için devşirilebilecek eleman potansiyelinin zeminini hazırlıyor, bir
bölümü savaşçı devşiriyor, bir bölümü o savaşçıya lojistik sağlıyor, bir bölümü
devlet himayesinin ana bağlantısı oluyor, bir bölümü artık devşirilen elemanın
üye olduğu çetenin imajyapıcılığını üstleniyor. Tamamının üstünde AKP iktidarı
ve kullandığı devlet aygıtının aktif üniteleri var. Türk devleti, hem Sünni bir
rejim ikame etmek hem de Rojava'nın bu bütünlük içinde entegre olmuş bir silik
yığın olmasını istiyor. Bu kadar çetrefilli istemin yarattığı zorluğu aşmanın
temiz bir yolu yok. Bunun için sözünü ettiğimiz bütün ağları, içeriden dışarıya
doğru motive etti. Kürt savaşını Rojava'ya sıkıştırarak, resmi sınırları dışına
çıkarmanın konforuyla içerideki çözüm sürecine de 'top çevirme' olarak yansıtıyor...
İşte son olarak Batı ile
entegrasyondan taviz vermeyen, ABD ve İsrail ile uyumlu olmanın nimetlerine karşılık
İran ve El Kaide karşısında pozisyon alan ama aynı zamanda Kürt savaşında
kontrollü olmaktansa mutlak mağlubiyetin gözükaralığına soyunan yapının desteğini
yitirmeyi göze alan AKP Hükümeti, yerel seçimlere bütün bu düzenlemelerle
gidiyor. Dolayısıyla yerel seçimlerin Kuzey Kürdistan ayağında BDP'nin karşısında
AKP adı altında Türk devleti var. Bu yerel seçimler, kendisini takip eden diğer
iki seçimi belirleyecek; yani tarihin bu en kritik kavşağında Türk devletinin
10 yılının iktidar şeması çizilerek geleceğe aktarılacak. Kavganın şiddeti,
uzlaşmanın ilkesizliği, kuraldışı manevraların ahlaksızlıkta zirve yapmasının nedeni,
basit bir hükümet icraatına talip olmaktan ziyade Türk devletinin ontolojik
kaygısının tezahhürüdür...
AKP listesinden Mersin'den
Mardin'e kadar Rojava'ya dönük hat ile Kuzey Kürdistan'ın tamamında aday
gösterilenlerin profiline bakıldığında daha net anlaşılır. Mersin'de hem Güney
hattına yönelik ticaretin mantığına hakim hem de kentin demografik yapısına
uygun bir devlet bürokratı aday gösterildi. Mustafa Sever, Hazine Dış Ticaret
Müsteşarlığı'ndan Ekonomi Bakanlığı Yardımcılığı'na uzanan devlete sadakat
üzerine kurgulanmış bir kariyer…
Hatay'da, devletin son yıllardaki
bütün sırlarına vakıf, bütün iç meselelerde MİT ile birlikte çalışan, kentin
Sünni Araplarından ve bu hattaki faaliyetleri pratik olarak yürütebilecek
ehliyete sahip Adalet Bakanı Sadullah Ergin…
Kilis'te iki dönemdir
milletvekiliği yapan, yereldeki güçlü bir ailenin mensubu, üstelik kendilerine
ait Ardışlı Nakliyat aracılığıyla çetelere lojistikle görevlendirilen; Öncüpınar'ın
emanet edildiği Hasan Kara. Mevcut devlet tezgahı açısından Kilis için
bulunabilecek en 'kara' isim…
Antep, Suriye ve Rojava'ya doğru
iteklenen bütün silahlı grupların, cephe arkası hayat kurguladıkları bir kent.
Metropol karakterinin yanı sıra üretim açısından küçük bir Çin. Kürt kimliği
bastırılmaya, Alevi nüfusu CHP'ye monte edilmeye çalışılan kentin, iktidar
partisinin elinden çıkması, Kuzey ile Akdeniz arasındaki köprünün uçurulması
gibi addedildiği için Bakan Fatma Şahin tayin edildi. Hasan Celal Güzel gençleştirelemeyeceğinden
bu kent için güvenebilecekleri kadife eldivenli en 'şahin' isimde karar kılındı…
Mardin, artık büyükşehir ve
ilçeler toplamıyla merkezdeki sabit iktidar oyları yetmez. Bunun için şimdiye
kadarki tercihler bir kenara bırakıldı, BDP'nin karşısına geleneksel düşmanlıklar
da okşanarak bir aday dikildi. Şansını zorlamaktan usanmayan Mehmet Vejdi
Kahraman…
Urfa'nın bu dönem için önemi
Türk devleti açısından Amed derecesindedir. Sadece AKP'nin kazanması değil,
tercih edilen ismin kazanması gerekiyordu. Devlet burada büyük oynadı. Kentin
Kürt, Arap ve Türkmen nüfusu; kendi içlerindeki aşiret dağılımıyla birlikte
Rojava savaşının geleceği gözönüne alındı ve direkt atama yapıldı. Serêkaniyê
savaşının koordinatörü olan Urfa Valisi Celalettin Güvenç, devlet adına yarışacak.
Üstelik kardeşi Sıtkı da Maraş Milletvekili…
Yukarıda sıraladığımız
profillere bakıldığında Kuzey Kürdistan'ın diğer kentlerindeki adayların da
benzer hassasiyetler doğrultusunda seçildiğini detaylandırmaya gerek yok.
Bingöl, Batman ve Van adayları, hem yereldeki dini kombinasyon hem de devlet
referansı baz alınarak belirlendi. Ağrı, Muş, Adıyaman, Amed, Hakkari, Bitlis, Siirt,
Kars ve Iğdır adayları, işbirlikçi komprador olmalarından kimi zaman tahriş
ederek 'Kürtçe' ve 'Kürt' yalanını akıtan ve bununla akıtılan Kürt kanını
kirletmeye çalışan unsurlar. Dersim, Elazığ, Malatya, Maraş, Erzincan ve
Erzurum, eskinin çatışma zeminleri de dikkate alınarak, iç çemberin 'münasip'
uzantılarıyla konsolide edildi…
Rojava Devrimi, Kuzey'in
geleceği ve Türk devletinin egemenliğinin sürdürülebilirliği açısından önemli
bir kırılma noktası olacak Mart'taki yerel seçimler, bütün bu karanlık tabloya
rağmen muazzam bir fırsatlar demeti sunuyor. Kürt Özgürlük Hareketi, buna uygun
bir vizyon sunarak BDP ve HDP'nin elini rahatlattı. Gerisi BDP ve HDP'nin kısır,
dar, sekter ve piyasa laçkalağına teslim olmadan, tarihin bu doğru zamanına doğru
isimler toplamıyla müdahalesine kalıyor...
Kaynak:
http://tuncelfikret.blogspot.com
İletişim:
https://twitter.com/tuncelfikret