Uluslararası güçlere
atfedilen sınırsız koordinasyon rolü, yüzyıllardır halkların belleğine işlenen
Yahudi düşmanlığı ve herhangi bir bileşenin, kötülüklerin müsebbibi görülmesi
teslisinden tertemiz bir 'devlet' çıkar. Domine edici yapı, bütün çeper
aktörlerini motive eder; iknaya hazır tortularına can verir, birikmiş kuşkularını
kanalize eder, toplumsal ifadelerini ürkütmeden bu 'üç başlı şeytan'a karşı
kutsal devletin vazgeçilmezliğine rıza üretir. Böylece uğranılmış haksızlıklara
empati seansları eşliğinde devam edenine sabır telkin ederek, yeni bir illüzyon
gösteriminin gönüllü temaşasına oturtur. 'Haklı çıktık', 'söylemiştik', 'çok değiştik,
bu numaraları yutmayız' sığlığında debelenen zihinsel konforla oyalanırken,
yine bir felaketler anaforunun hazırlığı ıskalanır…
Coğrafyamızın insan
malzemesi, sevinci ve hüznü; başarı ve kaybetmeyi abartan, sonraki hamleleri
'an'ın içine hapsederek tehir eden geleneksel kodlarını muhafaza ediyor. Dolayısıyla
'an'ın sıcaklığında gelebilecek 'geleceğe' dair soğuk sinyallere karşı pişkindir…
Türk Başbakan Erdoğan, 7 Şubat
2013'te Çek Cumhuriyeti, Macaristan ve Slovakya'yı kapsayan resmi gezisinin
dönüşünde uçakta gazetecilerin sorularını yanıtlarken "Muhalif güçler
PYD'yi sıkıştırmaya başladı. Özellikle Kamışlı, Haseke'ye doğru PYD'nin çok
ciddi bir sıkıntısı var. O süreci de muhalif güçler gayet iyi
sürdürüyorlar" müjdesini veriyordu. Başbakan'ın yer isimleri de vererek,
durum tespitinden sonra önermeler sunmasının kaynağı, kendisiyle birlikte iç ve
dış politikasının stratejisini belirleyen devlet çekirdeğiydi. Aynı çekirdek,
20 milyon Kürt nüfusun yaşadığı Kuzey sahasını da kontrpiyede bırakmanın hazırlığını
sürdürüyordu. Kürt tarafı, sadece bir şans tanıyalım diye değil, karşı bir
hamle olarak farklı saiklerle benzer pozisyona kitlendi. Türk Başbakan'ın,
"Kuzey Suriye'de asla Kuzey Irak'taki gibi bir oluşuma müsaade etmeyeceğiz"
şeklinde çizdiği kırmızı çizginin karşısına meşruiyet duvarı örüldü, resmi varlığıyla
tecavüz ederek mevcutlu hale gelmesi engellendi…
Böylece 7 Şubat'taki sözlerin
sahibinin devlet kadrosuyla organize ettiği vekalet savaşının türlü piyonları,
üşüşme katsayılarını arttırdı. Peki sahadaki güçler kimdi? Elbette yapıları,
fonksiyonları, bileşenleri ve adları arada bir değişen ama her halükarda hedefi
saptırmadan durdukça ihya edilen çetelerdi. İsminin El Kaide veya El Kaide'ye
biat ilan eden IŞİD ve El Nusra ile herhangi birşey olmasının tek anlamı Batı
blokundaki El Kaide alerjisini teskindir. İsimlere boğmadan ve uzatmadan sadece
dikkat çekmek istiyorum. Ahrar El Şam ile El Nusra'nın son bir yıl içinde,
hangi alanlarda kimlerle birlikte ve kime karşı savaştığına ve yeni diye
yutturulan İslami Cephe'ye bakılırsa nasıl bir operasyonel kuyudaki geçişlerden
bahsettiğimiz anlaşılır. Türk/hükümet medyası, MİT ve Kamu Güvenliği Müsteşarlığı
bünyesindeki strateji kuruluşları ile 'yardım' organizasyonlarındaki isimlerin,
PYD'ye küfrederken çete liderlerinin alınlarını öpüp veda ettiklerini yazacak
kadar kendinden geçmelerinin rahatlığı da anlaşılır...
Hiçbir Kürt, Türk Başbakan'ın
yukarıdaki mutlak cümlesini akıldan çıkarıp Kuzey Kürtlerinin aktif seyirci,
pasif dayanışmacı acizliği ile Güney yönetiminin petrol borusunu bağlayarak
kötürümleştirdiği milli vizyonunu, BAAS+PYD terkibinden Türk kulvarındaki sağ
dizgine kadar düşürme pespayeliğini meşrulaştırma gayretine girmesin. Batı
Kürdistan'daki durum ve rol dağılımı ile Güney Kürdistan'ın uğursuz konuşlanışı;
PYD'nin BAAS ile iliştirilerek diplomatik sahadan itilmesi, Kuzey'deki 'ölüm ya
da sıtma' ikilemi, en küçük detaylarına kadar ismi, cismi, paradigması ve pratiğiyle
'Türk devleti'nden azade izah edilmeye çalışılırsa büyük yanılgı olur. Kürt
okur-yazarının devletin herhangi bir kanadını aklama telaşı veya herhangi bir
aktörünün düşüşünü felaket olarak pazarlamaya kalkışması haksızlıktır.
Siyasetçisinin, çok fazla içerden okumalara konsantre olup karşısındaki devlet
aklını okşaması da öyle...
İşte o devlet aklı, Güney
yönetimini kendi bölgesel siyasetinin aparatı yaptı, İngiltere ve ABD'nin Batı
Kürdistan'a bakışındaki optik yanılsamaya elbirliğiyle koşturdu. Sahada savaş
yürütürken Cenevre masasından da uzak tuttu. İşte o devlet aklı, bir ay içinde
5 bin polisini, 100'den fazla yargıcını görevden alıp yerini değiştirirken;
sadece bir hafta öncesinde 3 Kürd'ü Gever'in ortasında katleden birimine
dokunmadı. Listeyi uzatabilirim ama kesiyorum…
Kürt milletinin travmalara boğulmuş
belleğine yenisini ekleme takati yok. Bunun için Türk Hükümeti/devlet/MİT yansıması
ciddi sinyalleri, ortak Kürt aklının sensorlarına yönlendiriyorum. Türk Dışişleri
Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun Cenevre'den PYD'yi karalayıp rejimle iliştirmesi ve
telkinlerini dinlemediği tehdidi ardından “Suriye rejimi unsurları, PYD
unsurları, El Kaide unsurları bizim için güvenlik riski oluşturan faktörlerdir”
sözlerine paralel olarak Yeni Şafak Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Karagül, bir
askeri seçeneğin gündeme geleceğini, kaçınılmaz göründüğünü belirterek,
ekliyor: "Türkiye için sınırın diğer tarafında istikrarlı bir bölge oluşturmak
mecburiyeti doğabilir. 'Tampon bölge' olabilir. Ya da Türkiye'nin güvenlik
birimleri uzun sınır bölgesinde birtakım düzenlemelere girişmek zorunda
kalabilir."
Aynı gazetenin Ankara
Temsilcisi Abdülkadir Selvi, nakliye hizmetini üstlendiği şu bilgiyi taşıyor:
"Eğer Türkiye, Suriye içinde kendine yakın gruplarla bu önlemleri almazsa
2 yıl sonra Türk Silahlı Kuvvetleri Suriye'ye girmek zorunda kalabilir. PKK
saldırıları nedeniyle yıllarca Irak'a sınır ötesi operasyon düzenlenmek zorunda
kalmadık mı?"
Yeni devlet aklına
entelektüel aktarım yapan SETA'dan Taha Özhan'ın PYD'yi Türk tezlerine teslim
olmayınca rejimle birlikte yok olacaklar listesine ekleme gayretine; SETA Dış
Politika Direktörü Ufuk Ulutaş, PYD'yi 'terör odağı' ilan ederek selam çakıyor...
TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı
Burhan Kuzu'nun "Velev ki bu TIR’larda MİT silah taşıyor! Neresi gayrı
vicdani?" sorusuna bütün Kürtlerin ve organizasyonlarının doğru cevap
vermesi gerekir ama yazının başında tarif ettiğim 'üç başlı şeytan'a başvurmadan…
Kaynak: http://tuncelfikret.blogspot.com
İletişim: https://twitter.com/tuncelfikret
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder