Türk şair Arif Nihat Asya'nın 'Bayrak' şiiri "Ey mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü/Kız kardeşimin gelinliği, şehidimin son örtüsü/Işık ışık, dalga dalga bayrağım!/ Senin destanını okudum, senin destanını yazacağım." diye başlar ve "Sana benim gözümle bakmayanın/Mezarını kazacağım/Seni selâmlamadan uçan kuşun/Yuvasını bozacağım." şeklinde devam eder vee "Tarihim, şerefim, şiirim, her şeyim:/Yer yüzünde yer beğen!/Nereye dikilmek istersen,/Söyle, seni oraya dikeyim!" şahlanışıyla noktalanır... Büyük Türk liberali(MHP'nin eski neferi) Taha Akyol ile karşılıklı oturup dörtlük dörtlük paslaşırken buğulanan gözleri sonra ıslanmıştı. Tahmininiz doğru: Türkiye Cumhuriyeti Devleti Başbakanı'ndan bahsediyoruz yoksa Kasımpaşa'da top koşturan genç Akıncı arkadaştan bahsetmiyoruz...
Arif Nihat Asya'nın şiirini okurken gözlerinden yaş akan, 'düşünmezsen yoktur' diyebilen biri, Kürtlerin gaspedilmiş haklarından kaynaklı devasa meseleyi çözemezdi, çözemedi...
"Çocuk da olsa kadın da olsa güvenlik güçlerim gerekeni yapacaktır" deyip iki günde 10'un üzerinde ölüme cevaz veren çözemezdi, çözemedi...
"Tek milet, tek devlet, tek bayrak, tek dedik... Ha beğenmiyorsan burda işin nedir, git beğendiğin yere" diyen biri çözemezdi, çözemedi...
Saddam'ın sınırlara yığdığı yüzbinlerce Güneyli Kürt için İstanbul'da hayırseverlerden toplanan yardımın bir kamyonunu ulaştırdığı için yıllarca Güney Kürtlerine 'nankör' diyen biri çözemezdi, çözemedi...
Türkler dışındaki halkların sorunlarının olmadığını anlatırken Arap bir aileden olan eşiyle mutlu olmasını gösteren biri çözemezdi, çözemedi...
Uzatmanın ve buraya Kürt tarafının açtığı kredi ile 8 yıllık verileri eklemenin gereği yok...
'Edebi zarafetini, iktidarın politik lağımında yitirenler', 'Sat-dost edin, dost edin-sat' koleksiyonu oluşturanlar ile 'Kürt aydın kontenjanı' Kürtler arasında en avam tabiriyle 'Tayyip cesurdur, adım atacak ama bırakmıyorlar' diye pazarlarken; O zaten Türk Genelkurmayı'nın yeni dünyaya uygun belirlediği mücadele stratejisini programlaştırmıştı... Üstelik çok da kabul edilebilir bir ambalajı vardı: Anneler ağlamasın...
Kardeşi Abdullah
Başbakan böyle de 'kardeşim Abdullah' dediği Cumhurbaşkanı'nın 'iyi şeyler olacak' dedikten sonra vardığı nokta daha mı hayırlı?
Retorik ve hamasetle örülen şiddet güzellemelerine kardeş Abdullah da merak salmış. Topluma ver gazı, ırkçı damarlar kabarsın...
Malum 'eksen kaydı mı, kaymadı mı?' tartışması var ya kardeş ordan dalmış...
'Eksen','kayma','vizyon' vs gibi kelimelerin, Türkiye öznesiyle pasif veya aktif bir cümlede fink atmasından artık iğrenmeye başladım ama ben Cumhurbaşkanı değilim. Bakın, soğuk savaşın evlatlığını(isteyen buraya kolektif veya anonim velayet gerektiren sıfatı koyabilir) mevcudiyetiyle beğendirme telaşınının yansımalarına...
AKP Hükümeti zaten Çelik, Mercan, Kalın, Dağı gibi şahsiyetleri ABD'ye göndermiş. Bahşiş olanaklarını yitirme telaşındaki avuç açma hariciyeciliği, yeni şantaj noktalarını avlama peşinde...
Cumhurbaşkanı Gül de Kore yolundan imdada yetişiyor. Gül, Kore'ye asker göndermeyi hala 'hür dünya'nın yanında olmakla 'böyle muhteşem şey' olarak izah ediyor... Türkiye'nin Afganistan'da, Kosova'da, Bosna'da, Afrika'da, Haiti'de güvenlik gücü bulunduğunu hatırlatıyor. Çünküsü şu: Sermaye budur, yani militarizm...
Dolayısıyla Kürtler için sıralayacağı cümleler de şu oluyor: "Terör örgütünü izole etmek için bütün boyutlarıyla topyekun mücadele ediyoruz. Ne gerekiyorsa yapacağız, yapmak zorundayız. Yılamayız. Ne pahasına olursa olsun kurtulacağız, çıkacağız bu işin içinden...Bu işlerden kurtulacağız. Açıkçası Türkiye'de teröre gerekçe olacak hiçbir şey olmadığına da samimi olarak inanıyorum."
İşte böyle diye diye 40 yıl oldu...
Sonuçta maalesef belagatinize daha afilli cümleler eklemekle varılan yer, kan kokuyor...
Devletin organizasyon kudretini hiç yadsımadan, karşımızdaki ahtapotu küçümsemeden soralım:
Türkiye, Suriye, Ürdün ve Lübnan’la serbest ticaret ve dolaşım bölgesi için düğmeye basmış...Güzel de ben Van'dan Hakkari'ye gidemiyorum. Dersim'de Dokuzkaya, Aliboğazı ve Ahpanos vadileri, Munzur ve Mercan yasak bölge ilan edildi.Yani köyünden 100 metre öteye gidemeyecek... Bu durumu belkemiği kardeşlik olan hangi cümlelerle izah edeceksiniz?
Başbakan Erdoğan Arap sokağında son derece popülermiş, rahmetli Nasır gibi ama bir haftadır Hakkari sokaklarında 'şık' olmayan sıfatlarla anılıyor... Kürtlerin Başbakan'a özel bir garezleri mi var?
Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarı Muammer Güler, 'Milli Birlik Projesi' Koordinatörü İçişleri Bakanı Beşir Atalay ile Home Office’de 'terörle mücadele'nin sivil ayağını tetkik edecekmiş. İskoçya, Galler, İrlanda, Güney Afrika, İspanya özerk bölgelerinden uzmanlar Amed'e kadar gelip Koordinatör'ü de davet ettiler, oralı bile olmadı. İskoçya, Galler, İrlanda, vs ile İngiltere'yi birarada tutan nedir, İrlanda ne oldu? Ayağı bırakıp da bunlardan olumlu dersler almamanın vebalini nasıl taşıyacaksınız?
Korku-şiddet-çürüme sarmalınızın eserleriyle yüzleşip, gaspedilen haklardan feragat edecek misiniz yoksa çaresizliğin şoven kıyıcılığını mı Kürtlerin üzerine salacaksınız?
Basiretsizliğin panzehiri basirettir. Çözüm yolu var: Kiminle savaşıyorsan onunla barışır, kimin haklarını gaspetmişsen iade edersin. Bu kadar basit.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder