Mehmet Ali Şahin sıradan bir AKP'li değil. AKP'nin çekirdek kadrosunun önemli ama en itaatkar adamlarındandır... Refah Partisi Eminönü İlçe Başkanlığı, ardından Fatih Belediye Başkanlığı adaylığı ve nihayet Refah ve Fazilet partilerinden milletvekili olabilmiş, yani Milli Görüş gömleğini, daha beden boyu 'S' iken giyebilmiş bir zattır. Sonra o meşhur reel politik kıvraklığıyla Hoca'yı terkeden kadronun içinde yer aldı. AKP, iktidar, güçlü iktidar, tam iktidar etaplarının her birinde gömlek değiştiren Mehmet Ali'nin hacmi büyüdükçe, sıfatı da birer beden büyüdü. Grup Başkanvekili, Adalet Bakanı, Başbakan Yardımcısı ve Meclis Başkanı...
Lider karşısında gözlerinin oynaması ile üst dudağının titremesi senkronize vaziyetteyken, oturduğu koltuktan baktığı kişilere hiddeti arttı, dokunulacak kaygısı taşıdığı ensesinin kılları kabardı. Başbakan onu azarlarken, duayı yanlış okuyan medrese talebesi gibi ezilir, büzülür bunun masum bir mahcubiyet olarak algılanmasını talep eder. Ama iri bir merceğin ardında iktidar nimetlerine secde etmiş bir belirsiz detay değil, ona tahsis edilmiş alanda bütün hünerini boca edecek bir gönüllüdür. O büyüklerini hep sayar, asla saygısızlık etmez, ellerini geri çevirmez. "Ben hiç görevlere talip olmadım, verilen görevleri yaptım" diyerek, gerdan kırar. Büyükleri de onu sever, görevlendirir. Rolünü iyi ezberler, icra ederken bütün vücudu yardım eder ama oyun oynadığı algısını yokedemez. İyi ama sahici olmayan performansını ödüllendirecek perde gerisi maharetleri de var...
Tek başına hiçbir ifadesi yoktur. Hiçbir kelamının da... Önemsiyor olmamızın gerekçesi de budur. Mehmet Ali Şahin, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin iki numarası; Türkiye Meclisi Başkanı'dır. Başbakan Recep T. Erdoğan, iktidar bileşenlerinin tartışmasız 'üst' mertebesinde kabul edildiği için devlet protokolünde numaralandırma Cumhurbaşkanı ile başlıyor. Yoksa bütün numaralar Başbakan Erdoğan ve militarist partnerlerinindir... (AKP'nin Batman Ek'inin kulakları çınlasın. Sayın Başbakan'ın "insanüstü performansı" diyerek neredeyse tekbir getirecekti)... Dolayısıyla Meclis Başkanı Şahin, Kürtçe ile ilgili son cümlelerin sadece taşıyıcısıdır. Gül ile parelel gibi görünüyor olması da bundandır. Gül'ün politik sinsiliği (isteyen buraya sağduyu veya deha diyebilir) ile yarışamayan Şahin'in sözleri onun için yeterince açıktır.
Mehmet Ali Şahin'e, Meclis Başkanı sıfatıyla mevcut Anayasa veya Siyasi Partiler Yasası'ndan utanmasını bekleyecek kadar haksızlık etmeyeceğim. İkisinin tam işlemesi halinde Türkiye'de hayatın fiilen kilitleneceğini, tek bir partinin açık kalamayacağını dert edip, realiteye cevap verebilir hale getirilmesine öncülük etmesini önermeyeceğim. Çünkü böyle bir ehliyeti yok. O, şimdi tekçi devletin zahiri iki numarası olarak bünyesine de 'cuk' diye oturan sufleleri dile getiriyor. Mevzu, Kürtlerin gaspedilen haklarının iadesi ve Kürt siyasetçilerse, abdesti ağız yoluyla militarizmce bozulan bir tıynettedir.
Toplumsal talep ve gerçeklikleri reddeden kamu alanı ve dışı gibi kategorik bariyerlerin arkasına saklanmayı marifet saymaları, riyakarlıktır. Üstelik saklandıkları bariyerin diğer tarafında, istemleri üzerinde sörf yaptıklarının önüne konulmuş bir bariyer daha varken... Göz kırptıkları Anayasa Mahkemesi, partilerini "laiklik karşıtı eylemlerin odağı" olarak mahkum etmiş ama uzlaşma gereği kapatmamış. Diğer taraflarını oynattıkları Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, kendileri için bir kabus gibi görünürken, zorla dizginlenmiş...
Kürtçe ve Kürt kavramlarının hiçbir resmi belgede yer almamasının, hangi korkularından kaynaklandığının farkındayız. Onun için TRT-6'te 24 saat Kürtçe( Kürtçeyi bozarak) yayın yaparken; TRT-3, Kürtçe konuşulunca kablolarını koparıyor. Cezaevlerinde konuşmaya layık görülürken, bir siyasi davanın savunmasında sözkonusu olunca yargılama askıya alınıyor.
Türk devleti bireysel hakların dışına çıkılmasını istemiyor, çünkü Genelkurmay ve Hükümet "tek millet" ve gerekleri üzerinde anlaşıyor. Başbakan'ın hançeresini yırtması, Gül'ün kısık sesle konuşması, Mehmet Ali Şahin'in endişeli izahatının kaynağı budur.
Hatırlanacağı gibi İlker Başbuğ'un, Kürt siyasetçilerle ilgili tehditlerine Mehmet Ali Şahin eşlik etmişti. Şahin, o gün AKP-Genelkurmay(devlet) adına ortak açıklamayı dile getirmişti: "Siz Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nı ve bu Anayasa ile şekillenen devlet düzenini bir türlü benimseyemediniz. Sorununuz burada. Önce Anayasa ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile bir barışın. Kabul edin."
Genelkurmay muhtırası
Genelkurmay muhtırası
Yazıyı tamamlamak üzereydim ki Türk Genelkurmay Başkanlığı da teşrif etti. Herhalde sözcülerinin yeterince ciddiye alınmadığını düşündüler ki, bizzat kendileri muhtırayla buyurdular. "Üniter devlet" ve "ulus devlet" ile Anayasa'nın Türkçeyi tek ve kutsal sayan 3. maddesini hatırlatan Türk Genelkurmayı, Kürtçenin kamu alanlarında kullanılmasının, kuruluş felsefesinin köküne kibrit suyu dökeceği kanaatine varmış ki, sopasını sallayarak, müdahale tehdidinde bulundu... (Genelkurmay'ın 5 maddelik muhtırasında, Türkçenin gramer ve imla kurallarını alt üst etmesi de cabası)... 1990'lı yıllarda 7. Kolordu'nun içinden Kürtçe korsan yayın yapan Türk Genelkurmayı, elbette TRT-6'ten rahatsız olmaz. Ama, yığın olmayı reddeden Kürt halkının, kendi dilini, kimliğinin bir parçası olarak kullanacağı alanlara taşımasına önce Gül'er, sonra Şahin olur ve ardından da tankla tehdit eder.
Umarım Kürtler de Kürtçenin gücünü küçümsemezler. Kürtçe, bütün bunları ezip geçecek kadar kadimdir. Yeryüzünde hiçbir dil, bu kadar direnememiştir; çünkü Kürtler, onu yaşatmak için bu miadı dolmuş devletin kan istemini bile geri çevirmedi...
Anayasa'nın 3. maddesi, Kemalist putun değiştirilmesi dahi teklif edilemez can damarlarındandır. Kürt siyaseti, toplumsal ifadesi güçlü, insani, doğal, hukuki ve evrensel meşruiyeti tartışılmaz bir hatın üzerindedir. Türk devlet aygıtlarının kolektif irkilmesi de gösteriyor ki bundan zerre kadar geri adım atmamak ve başat hale getirmek zorunludur.
Kürtçenin gücüne inanalım...
yazınızı hiç beğendim,buram buram faşistlik kokuyor..size tavsiyem daha birleştirici olmanız..pkk kürt sorunun çözülmesini istemiyor..ergenekon ve pkk ittifak halindeler..birileri çatışma ortamından rant elde etmeye çalışıyor..bdp nin böyle sert dilli üslubu çözüm sürecinin önünü tıkıyor..biraz daha sağduyulu olalım
YanıtlaSilAbdulkadir kardeş sen çıkıp bize faşistlik nedir onumu öğretiyorsun. Aç tv kanallarını Mehmet ali şahinin konuşmalarını izle kesmezse aç tayyibin "tek"lemelerine bir gözat, Hep aynı nakarat hiç kafa çalıştırma adına birşey yapmıyorsunuz Yok pkk ergenekon ittifakı yok bdpnin sert dili. Ergenekonun türkiyede zarar verdiğini iddaa edebileceğimiz tek yer fıratın doğusudur. Orda insanları resmen soykırımdan geçirdiler. Kimsenin gıkı çıkmıyor Sözde dinci basın ağzına bir malzeme almış çiğneyip çiğneyip önünüze sürüyor. Tayyip Tek millet diyince faşist olmuyor Bdp özerklik diyince faşist bölücü oluyor öylemi.. Alkışş bravoo, Yanlız bir faşizmin anlamını öğren istersen..
YanıtlaSilhttp://tr.wikipedia.org/wiki/Fa%C5%9Fizm