Kürtlerin tarihi serüveni, hakikatinin aksi yöndeki statüsü; hakları, talepleri, direnişi ve sonuçları; değer yargıları ve bunların hem sonucu hem taşıyıcısı hem de koruyucusu organizasyonları, Türk medyasının ve her katmandan elitist jakobenlerinin umurunda değil. Vicdan ve hakikat erdemini özümsemiş bir avuç aydını istisna olarak kabul edelim. Geriye kalan ve politik yelpazenin her cenahında yer alan ‘aydın/münevver’inden lümpen rotasızlığa gırtlağına kadar batmış ‘üstkimlik’ snopluğunun tezahürü algılamaları esas alamayız. Eğer bu, Kürtler için bir ilkesel ve olması gereken duruş ise herhangi bir organizasyon, davranış, lider veya siyasi figürü, bizi düşman gören veya rehabilite ve ıslah süreçlerinden sonra ehlileştirip entegre etme ‘yüceliğini’ gösterenlere beğendirmemenin kahrını yaşamamız yersiz. Nerede durduğumuz ve ne söylediğimizi bir kenara bırakıp, ‘aziz kardeşlerimiz’in bizi algıladıkları formu önemsersek, buldukları tanım ve sıfatlara bakarak boynumuzu uzatmamız gerekecek. Bu da kendisini sürekli tekrar edecek sonsuz bir cehennemdir.
Kimdir Emine Ayna?
Sadece ‘Kürt’ ve ‘şerefli insan’ olmanın külfetini çocukluğundan beri yaşamış, siyasal mücadelenin içinde yoğrulmuş iki dönem DTP gibi bir partinin eşbaşkanlığını yapacak ehliyete sahip olabilmiş bir insan, bir Kürt ve bir kadındır. Şarkın her türlü hokkabazlığının, riyakarlığın ve büzülen ruhların balçık sahasındaki oyununda figüran olamaz. Emine Ayna, soyadındaki gibi her hali, her tavrı, her söylediğiyle kendisidir. Ve ancak Kürt Ayna’daki yansımasında çirkin görünenler ondan nefret ederler. Emine Ayna, sözünü sakınmaz, hakikati destursuz söyler. En saf, brütlerden arınmış haliyle söyler. Budur, acıtan...
Ne söylemiş?
Şimdi bakalım Emine Ayna’nın hangi söyledikleri Türk medyasının korku cıngıllarıyla, ‘şok’, ‘flash’ anonsuyla sunulmuş.
*Emine Ayna, Türk devletinin ve tebaasının çizdiği kırmızı çizgilerin veya dokunulmaz çerçevenin somut hali olan 12 Eylül Anayasası’nın değeştirilmesini istemiş. Bunun için de 4. maddesinden başlanmasının zorunluluğuna işaret ediyor. 3. madde, Kürtlerin en temel talebi olan Kürtçe eğitime cevaz vermiyor. 4. madde de ilk üç maddenin değiştirilmesinin dahi teklif edilmemesini buyuruyor. Ayna, Meclis’in uslu çocukları olmayacaklarını bu talebiyle duyurunca ‘hassasiyet’ depreşiyor.
* Emine Ayna, Meclis’te barışa yönünü dönen tek partinin DTP olduğunu, savaş tezkeresi pratiği gibi argümanlarla söylüyor. AKP, CHP ve MHP’nin savaştan yana olduklarını vurgulan Ayna, “AKP’nin savaşçı ve Kürtleri inkar eden tutumuna rağmen herhangi biri ortaya çıkıp, ‘Ben Kürt’üm’ diyerek AKP’den aday olmaya kalkmasın. AKP’den aday olan Kürtlükle ortaya çıkmasın, Kürt değildir. Bugün Kürtlerin inkarı üzerine siyaset yapanlara karşı, kimliğini, eşitliğini isteyen Kürtlere ‘beğenmeyen gitsin’ diyenlerin içinde yer alanlar gelip sakın sizden ‘Ben Kürt’üm diyerek oy istemesin” diyor. Bu, yukarıda tarif ettiğimiz bütün bileşenler tarafından yaygaraya neden oluyor. Özellikle sağ yandaki ‘hassasiyet’ depreşiyor.
* ‘Emine Ayna şehitlerimizin kemiklerini sızlattı’ diye sunulan sözler ise 15 Ağustos etkinliğinde söyleniyor. Emine Ayna,15 Ağustos’un Kürtler için nasıl bir dönüm noktası olduğunu anlattıktan sonra "15 Ağustos Zafer Bayramınız kutlu olsun" diyor.
* Emine Ayna, Davos'ta düzenlenen Gazze panelinde İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres'e “Çocukları nasıl öldürdüğünüzü çok iyi biliyorum. Siz öldürmeyi iyi bilirsiniz” diyen ve paneli terk eden Başbakan Recep T. Erdoğan'ı eleştirerek, “Siz de çocukları öldürmesini iyi bilirsiniz” diyor. Bunu niye söylüyor Emine Ayna? ‘Kadın da olsa çocuk da olsa gereği yapılır’ diyen Erdoğan’ın sözlerinin hemen ardından bir haftada 4’ü çocuk 11 kişi öldürüldüğü için. Ayna, bundan dolayı gayet net bir şekilde gerçeği yüzlerine vuruyor: “Başkasına akıl vereceğine önce kendi evindeki pisliği temizle”. Bu, ‘çirkin benzetme’ olarak yansıtılınca ‘hassasiyet’ depreşiyor.
* Sistemi teşhir ettikleri, onun yaftalarına itibar etmedikleri için maruz kaldıkları suçlamaları hatırlatan Emine Ayna, “Bize teröristsiniz diyorlar. Ben de diyorum ki sizin bizi terörist olarak görmeniz bizim için onurdur ve gurur duyuyoruz. Sizin gibi zalim olacağımıza, sizin gibi mazlumların sırtından geçineceğimize halkımızla birlikte hakkımızın ve özgürlüğümüzün mücadelesini veririz. Varın siz bize terörist deyin. Hiç önemli değildir” diyor. Bir ifade daha nasıl takiyye klişelerini paçavraya dönüştürür. Bu sözler, özel efektler ve fon müzikleri eşliğinde ‘terörist, terörist, terör, ter’ diye sunuluyor; yazılı hallerinde seçme fotoğraflarla sofralara konuluyor. Ee ‘hassasiyet’ depreşiyor.
* Halkı hor gören, hiçe sayan ve aşağılayan ırkçı zihniyeti çözen Emine Ayna ve arkadaşları, tek tek teşhir ediyor ve Anayasa’da yer alsa bile yanlıştır demeye devam ediyor. Emine Ayna, “PKK ve Öcalan'sız bir barış süreci olmaz. Birilerinin bizle görüşüp birilerini devre dışı bırakma niyeti varsa biz bu oyuna gelmeyiz” diyor. Hem de Başbakan Erdoğan ile görüşmelerinin ardından ve o görüşmeyi olumlayarak. Ama bir tuzağa işaret ediyor. Bu sözler hemen yankısını buluyor. Emine Ayna, ‘PKK ve Öcalan’ı muhatap gösterdi’ bir dehşet senaryosu gibi aktarılıyor. Vee ‘hassasiyet’ depreşiyor.
* Daha önce tek bir arkadaşlarına yönelik bir durum olursa Meclis’ten çekileceklerini açıklayan DTP, kapatma kararından sonra Meclis’ten çekiliyor. Emine Ayna, karardan önce bir riske dikkat çekiyor. “Bize ‘Siz halen o Meclis’te ne yapıyorsunuz. İstifa edin gidin dağa’ diyorlar. Tabanın öyle bir söylemi var. Söylendiği zaman güldük. Ama bir duygunun ifadesidir” diyen Emine Ayna, Ankara’dan çekilmenin sonuçlarının düşünülmesini istiyor. ”Ben PKK’yı önemsiyorum. Çünkü çok iyi biliyorum; eğer o yıllarda PKK gibi bir örgüt ve Öcalan gibi bir lider çıkmasaydı şu anda Kürt kimliğimizi bilmiyor olacaktık. Bu tarihi bir gerçek. Ben bir Kürt olarak tarihime sahip çıkıyorum. Tarihimde, benim onurumla, kimliğimle ilgili mücadele edenlere sahip çıkıyorum. Onlara sırtımı dönemem” diyor. Bu, sağdan ve ‘sol’dan salvolarla egemen zihniyetin, Emine Ayna’ya yönelmede ortaklaştığı malzemeye dönüştürülüyor. Hedef odaklanırken ‘hassasiyet’ depreşiyor.
* "Açılım bitti. İmralı'yla beraber bitti. Sorun odanın küçüklüğüyle, büyüklüğüyle alakalı değil. Bu, 'Kürt sorununu boğuyoruz, Kürt halkına nefes aldırmayacağız' demektir. Açılım bitti arkadaşlar. İçişleri Bakanı ve Başbakan'ın DTP'yi hedef almasıyla açılım bitti" diyor. Bu sözlere, spontane bir sinir halinin gülmesi eşlik edince malzeme tamamlanıyor. Bu sözler, muteber Türk demokrasisine dinamit olarak sunuluyor. Bütün cennahlar saldırı oklarını fırlatıyor ve ‘hassasiyet’ depreşiyor.
Ne diyorlar
Şimdi Emine Ayna’ya ne dediklerine bakalım. En kibarı psikolojik bir izahat getiriyor. Zaman’ın ruhuna uygun yazan şair, Ayna’ya merhamet gösterip, Kütahya’daki çocukluğuna verilmesini istiyor.
Emine Ayna’yı bir seri katil olan Elizabeth Báthory’e benzetenler var. Taraf’taki tesettürlü liberalizm Ebü Süfyan’ın hanımı Hind’e benzetiyor. Yani babasının intikamı için Hz. Hamza’nın kalbini yiyebilen kadına. Şimdi, yazara Ebü Süfyan ve Hind’in isimlerinin başına nasıl Hz. geldiğini anlatmanın anlamı yok.
‘Milli Birlik Projesi’nin en duygusal en ağlak en dindar sözcülerinden olan Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç ise Emine Ayna’ya yönelik saldırısının dozajını artırarak sürdürüyor. ‘Kadıncağız’ diyerek aşağılamaya başlayan Bülent Arınç, önceki gün de ‘yaratık, çok garip bir yaratık’ olarak takdim etti. Halbuki ‘Milli Görüş’ gömleğini 28 Şubat ile birlikte attığına yemin billah eden Bülent Arınç, ‘yaratık’ın kullanımdaki anlamının ‘ne olduğu anlaşılmayan, herhangi bir türe dahil olamayan canlı’ olduğunu bilir. Gömleğini atmasaydı en fazla ‘mahluk’ diyecekti.
Bunların Kürtçesi nedir?
Yukarıda sıraladığımız ve her rengiyle ‘Türk algısı’nın hassasiyetlerini depreştiren sözlerin Kürt dünyasında ifadesi var mıdır? İnsan ve Kürt kimliklerine sahip çıkanlarda vardır. Bunlar, hem genel Kürt kitlesinin hem en büyük politik Kürt hareketinin misliyle söyledikleridir. Peki Emine Ayna’yı hedef alan Kürtler yok mu? Var elbette. Kendi kulvarlarında Kutbetin Arzu ve Ümit Fırat’ta ifadesini bulan bir ‘Kürt kökenlilik’te bu sözler makul karşılanmaz. ‘Kürt aydın kontenjanı’ndan yararlanan ve Kürtçe bilmek ve seçme şansları olmayan ebeveynleri dışında Kürt dünyasıyla rabıtaları olmayanlar da Emine Ayna’yı sevmez. Onların huzurunu kaçıran, beyinlerine soru kancaları atan bir Ayna’dır.
Neden sahip çıkılmadı?
DTP’liler bir iki ‘mahçup ifade’nin dışında Emine Ayna’ya sahip çıkma gereği duymadı. Ne eski Grup Başkanvekillerinin CNNTurk ve Taraf’taki izahat gayretlerine ne de DTP’de siyaset yapabilen bir yazarın ‘dağ ve kilo’ ile geçiştirme densizliğine tanık olmak iyi değildi. Belki Emine Ayna’nın savunmaya ihtiyacı yok. Sözlerinin isabetinden dolayı DTP veya yeni adres buna gerek duymadı. Bülent Arınç’ın terbiyeden yoksun tanımının Türk medyasında güle oynaya işlenmesinin ardından neyse ki dün bir yazılı açıklama yapılabildi. ‘DTP’li milletvekileri’ imzasıyla Ayna’ya destek verildi, Bülent Arınç kınandı.
Yukarıda sıraladığımız ve yadırganacak hiç bir cümlesi olmayan Emine Ayna’ya sahip çıkılmayacaksa ‘necip Türk kamuoyu’nun bütün nefret objelerine sırt çevirmemiz gerekecek. Bunun varacağı nokta da malumdur...
TUNCEL FİKRET
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder