27 Kasım 2009 Cuma

Bayramiç'teki Kürt

Çanakkale’nin 40 bine yakın nüfuslu bir ilçesi. Bayramiç, 1990 sonrasında Kürtlere yönelik ilk ırkçı saldırının meydana geldiği ilçe.



Türk devlet sistemiyle 200 yılı aşkındır sorunları olan, 86 yıldır hem sorunları katmerleşen hem de nispetinde direniş geliştiren Kürtler, hiçbir zaman karşısındaki gücü ‘Türkler’ diye somutlaştırmadı. Hesaplaşmaları devlet aygıtıyla oldu. İşte bu hesaplaşmanın güncel formatıyla tanışan Türkiye halkı, devlet filtresinden geçen bilgilerle donatıldı. Devlet bütün sistemi, yansıtmak istediği gibi organize etti ve evlatlarını alarak kurban ettiği Türklerin, salya sümük ‘bölünmez bütünlük’ edebiyatı yapmalarını sağladı. Devlet, ‘siz çok hassasınız’ dedi. Onlar da ‘evet yoksulluk içindeyiz, zihinsel dünyamızı, tarih algımızı, insani hasletlerimizi dumura uğrattın, yetinmedin evlatlarımızı alıp geri vermedin ama dediğin gibi bizden olmayanlara karşı çok hassasız’ dediler. Bu mutabakat, toplumun hatırı sayılır bir bömünü galeyana hazır, komut vereni de muteberli kılmaya devam etti/ediyor. İşte Bayramiç, bu müsamerenin pratikleştiği ilk yerlerdendi. 1991 yılı, yani artık Kürt serhıldınanının istenmeden duyulduğu ve Türkiye’nin batı yakasının da cenazelerle tanıştığı yıllar. Kayseri’de Diyarbakırspor’a yönlendirilen milliyetçi kusma test edilince, Bayramiç’te uygulandı. Kürtlere yönelmek için gerekçe bulmakta hem rahat davranıldı hem de öyle bir noktadan başlatıldı ki, ‘haketmişler’ denilebilsin. Bir keçiye tecavüz ettiği iddia edilen bir Kürt inşaat işçisine tepki biçiminde başlayan olaylar, Kürt karşıtı bir kalkışmaya dönüştü, cinayetler işlendi ve ilçedeki Kürtlerin önemli bölümü göç etmek zorunda kaldı. Daha sonra olayın, öyle olmadığı anlaşıldı. Bu durum Karadeniz, Ege, Akdeniz bölgelerinde de devam etti. Kimi zaman ‘cenazemiz geldi’, kimi zaman ‘kızımıza laf attı’, kimi zaman ‘amele geldiler işveren oldular’, kimi zaman da ‘huzurumuzu bozdular’ gerekçe oldu.

Tesadüf olsa gerek

Geçen hafta tesettürsüz yüzünü gördüğümüz faşizmin İzmir’de alarm vermesi boşuna değildi. Evet, İzmir’deki saldırganlar, kelimenin tam anlamıyla ırkçı faşistlerdi. Bunu, kökü ve özüne bağlılığın ruh haliyle bir ertuğrul portresi çizenler de özündeki lümpenlikle dilindeki ırkçılığı yılmazca servis edenler de bilebilir. İzmir’in transparan dışlaycılığı, Ergenekon sayesinde saldırganlaşmıştır. Bakınız. Bayramiç, Trakya’nın bir kenarına sıkışmış kapalı devre bir ilçe. Hiçbir özelliği olmayan, alkol tüketimi, muadillerine nazaran yüksek, üretimden uzak. Dikkat buyrun, hem İzmir hem de Bayramiç’te yerel yönetim CHP’nin elinde. Bunun bir anlamı var mı? Bayramiç’te birahanelerden fırlayan güruhu temsilen kaymakam ile pazarlık yapan MHP’li değil, CHP’liydi.

Bu güzergah biliniyordu

Türk devlet erkanı, siyasi partileri, medyası ve entelijensiyası, Habur’daki barış coşkusu karşısında afalladı, sarsıldı, özüne rücu etti. Kemalist formasyonu aşamadığı görüldü. Bu ruh hali, İzmir’deki faşist saldırıdan da DTP’yi sorumlu tuttu. Bir ton sıfatı olan Başbakan Yardımcısı, İzmirlilere teşekkür etti. AKP grubundaki İttihatçı artıklarından da cesaret alan AKP’nin Onur Öymen’i Cemil Çiçek’in teşekkürlerine, Bayramiç’in seçkin Türk nüfusu da Kurban Bayramı’ndan evvel mazhar olmak istedi. CHP, MHP, Emniyet, Kaymakam, Jandarma elbirliğiyle ilçelerine layık olmaya çalıştı. MHP İl Başkanı, sabah saatlerinde ilk açıklamayı yapan oldu: “Devlet herşeye hakimdir. Açılımdan vazgeçin”.

Saat 15:10

Bayramiç’teki Kürtler, tedirgin bir halde DTP merkezini, insan hakları örgütlerini aradı. DTP Grup Başkanvekili’ne ulaştılar. Belki o da İçişleri Bakanı’na ulaştı ve öğleye doğru Çanakkale Valisi, ilçeye vardı. Gözaltına alınan, evleri taşlanan ve ‘Kürtler dışarı’ sloganına maruz kalan Kürtler oldu. Dün saat 15:10 itibarıyle tek bir Kürt kurum, örgüt ve partisinden iki satırlık bir yazılı açıklama dahi yapılmadı. Türk medyası, olayı saptırıp ‘kız meselesiyle başladı’ diye yansıtsa da hem yazılı hem de görsel olarak ilk kez ‘Kürtler dışarı’ diye slogan atıldığını gizlemedi. Kürtler suskun olmayı tercih edince Türk Hükümeti de ‘sağduyu çağrısı’ yapmaya bile gerek duymadı.

Kürt medyası

Genel manzara bu olunca Kürt medyası, en azından olanları ilk elden paylaşma konusunda geç kalmayabilirdi. Elbetteki, kışkırtıcı, tahrik edici, boğazlaşmaya katkı sunacak bir yayıncılık beklenemez. Doğru bilgiye hızlı ulaşma ve zamanında yayma da medyanın görevidir. Özellikle en önemli Kürt TV kanalının sıradan ve hızlıca konuyu geçerek, ‘asıl haber’ine gelmesi şaşırtıcı oldu. Maalesef TV’deki arkadaşlar tam da böyle bir günde Ergenekon zihniyetinin hem en zinde hem de en örtülü birimini yöneten Soner Yalçın ve Oda’sının tuzağına düştüler. Dersim Katliamı nedeniyle zor günler geçiren CHP’nin imdadına yetişen Yalçın ve hempalarının ‘Bakın Fethullah hiç de Alevilerin dostu değil’ diye yayınladıkları bir videoyu yayınlayan TV, bu konuyu tartıştı. Eğer Kürt medyası, Fethullah Gülen’i Soner Yalçın ve tayfasından öğrenecekse yazık olur. Bu değil.

Bayramiçler ne olacak?

İşte Bayaramiç’teki Kürtlerin, köyleri yakıldı, ocakları söndürüldü; babaları, kardeşleri katledildi. Yaylası yasaklandı, arazisi mayınlandı; aç, perişan bırakıldı. Topraklarından sürüldü. Mecburen ‘Bayramiç’teki Kürt’ oldu. 30 yıl önce Bayramiç diye bir yerin olduğunu bile bilmiyordu. Şimdi herkes kendisini gece 24:00’te evi taşlanan, küfür edilen ‘Kürtler dışarı’ diye seslenilen Bayramiç’teki Kürt’ün yerine koysun. Karakol’da polis dayağına maruz kalırken kapıya biriken binlerce kişinin ‘bize verin’ diye beklediği Kürt’ün yerine koyun. Bayramiç’teki Kürt, bu kin ve nefretin altındaki ırkçı duygunun dışa vurumu karşısında kendisini nasıl savunsun? Bin yıllık kardeş güzellemesinin, yemin billah bölünmezliğin, en ufak bir sinyalle ‘gidin’e dönüşmesini nasıl yorumlasın? Kürtlerin sessizliğini hayra mı yorsun? Patnos’un Kürtleri, sonradan yerleştirilen Türklere, ‘Türkler dışarı’ diye seslense, devlet ve hükümet bu kadar sessiz kalır mıydı?
Bayaramiç’teki Kürt’ün işi çok zor...

TUNCEL FİKRET
http://twitter.com/tuncelfikret

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder