27 Kasım 2009 Cuma

Paradigma değişmeden... (01 Eylül 2009)

İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın bir ay aradan sonraki ikinci basın toplantısı, kendisinin de ifade ettiği toplumsal desteğe ve eleştirecek tek nokta bulamadığı Kürt tarafının olgun tavrına rağmen birincisinin gerisine düştü.
Bir önceki basın toplantısında olumsuz tek bir cümle kurmayan ve iki yerde sadece genel tanımlamalar için ‘terör’ kavramını kullanan Atalay, bu kez Türkiye’deki ırkçı-militarist blokajın ördüğü duvarın kenarında durup onların hassasiyetlerine ağlamayı tercih etti. AKP çevrelerinin gururla ifade ettikleri; aslında Başbakan Erdoğan’ın Grup konuşmasında da belirtileri olan ‘paradigma değişikliği’nin ağır geldiği anlaşılıyor. Oysa AKP ve Hükümet kanadında Türkiye tarihini bilen herkes, mevcut paradigma değişmeden Kürt sorununun Türkiye’yi ilgilendiren kısmının demokratik legal zemine çekilemeyeceğinin idrakinde.

Beşir Atalay, dün bize bir takvim, bir de olmazlar listesi açıkladı. Türklere ve 86 yıllık zihniyete ‘müsterih olun’; Kürtler ve 200 yıllık siyasal birikimlerine ‘haddinizi bilin’ dedi.

12 Eylül zihniyetinin yeniden yapılandırmaya çalıştığı katı kemalizmin, kötü ruhlu, kötü dilli anayasasının değişmesine gerek görülmüyor. Evet, bu anayasanın değişmesi gerekiyor ama Bakan’ın ifadesiyle bu ‘açılım’ için gerekmiyor. Dolayısıyla bu Anayasa’nın tekçi yapısının kalbi olan ve ‘teklif dahi edilemez’ ilk dört maddesine dokunulmayacak. Bırakınız Kürtlerin talepleri, mevcut fiili durumları, kazanımları bile bu çerçeveyi aşıyor. MİT, Genelkurmay, AKP ve bürokrasi ile çeperindeki sivil akedemiadan kurulu ekibin, veri analizi yapacağı ve Atalay’ın onayından sonra oluşacak taslağın Başbakan Erdoğan’a sunulacağı netleşti. Atalay’ın verdiği bilgiye göre, Başbakan Erdoğan, taslağı Bakanlar Kurulu, AKP ve ardından da MGK ile paylaşacak. Ardından Türkiye Meclisi’nde açıklanacak. Bu da Ekim ayına tekabül ediyor. Atalay, Kürt tarafına süreci ve zamanı hatırlatarak, ‘eylemsizliği sürdürün’ diyor.

Ancak aynı Atalay, tartışılmazlar/olmazlar listesini bir çırpıda sıralıyor. Üniter-ulus devlet; bayrak, marş ve dilinin mevcut statüleri korunacak. Öcalan ile ilgili beklentilere cevap verilmeyecek. Genel af zikredilmeyecek. Kürtler, bu sınırları aşan talepleri ifade ettikleri zaman Bakan Atalay’ın deyimiyle ‘çözüm istemeyenler’ safında yer almış olacaklar.

Bakan Atalay’ın utangaç da olsa ifade ettiği ve varmak istediği noktayla uyuşmayan ‘tasfiye’ kavramının, ‘açılım’ şemsiyesinin altına nasıl sıkışacağı meçhul. Atalay’ın dün çizdiği çerçeveyi mevcut siyasal aktörlerin kabulü dahilinde çözüm getirmeyeceği açıktır.

Irak, İran ve Suriye gibi Kürtler için hangi ortak cümlede biraraya gelecekleri malum olan üç devlet ile görüşmeler; ABD ve İngiltere bloku ile sıkı pazarlıklar, Rusya ve arasındakilerle ticari al-verler; AB’den vaat ve beklenti üzerine diplomatik atraksiyonlar ve nihayetinde Güney Kürtleri ile enerji tünelinin ucundaki parasal sulanmaların, içerdeki çalışmayla paralel gittiği açık. Bakan Atalay, dün açıklama yaparken, Dışişleri Bakanı Davutoğlu, Irak ve Suriye turlarına yeniden başladı. Türk ordusu, sivri cümleleri eşliğinde operasyonlarını sürdürüyor.

Şimdi gözler, DTP’nin öncülük ettiği 1 Eylül buluşmalarında çıkacak mesaj, KCK’nin 1 Eylül’de bitecek ‘eylemsizlik kararı’nın akıbeti ve Öcalan’ın açıklanması beklenen Yol Haritası’nda.

TUNCEL FİKRET

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder