"Dünyaya gelir gelmez zorunlu bir isme mahkum edilen, anadilini evinde bırakma trajedisi reva görülen, bazen ebeveynlerinin çaresizliği altında ezilen, bazen isyan ateşinin pürmüzü olan Kürt çocuklarının, suratlarına tükürmesinin telaşını yaşıyor...
Birazcık olsun kendisine dönüp insanlığın merhamet süzgecinden damıtılmış soruları sormayı akıl edemiyor...
202 yılda toprağa gömdüğü yüzbinlerin ruhunun bütün coğrafyayı sardığını görmek istemiyor...
Son 25 yılın insan sirkülasyonunun yüzüne çarptığı, taşı, molotofu; kimi zaman bombayı ya da patlayan insan bedenini anlamaktan uzak duruyor...
Hala doğumun gecikmiş olmasına bakarak, gebeliğin de olmadığına inanmak istiyor...
Böyledir...
Kolunu kırdığı, panzerini üzerine sürdüğü çocuğun arkadaşlarının öfkesine bakmaktan korkmazdı...
Denenmiş ama tutmadığı defalarca kanıtlanmış metodlara sarılmazdı..." demiştik.
Maalesef durum hala bu minval üzredir...
Anlamazlıktan gelmeye devam ediyor...
Türk Hükümeti, 'Milli Birlik Projesi' adını verdiği 'açılım'ın birinci maddesi olan çocukların ağır ceza mahkemelerinde yargılanmamasını bile rafa kaldırdı...
Hemen her gün çocuklarla ilgili yeni gözaltı, tutuklama, onlarca yıllık ceza istemleri ve işkence haberlerini veriyoruz...
Şimdi bütün bunlara en iğrenç metodu eklediler...
Devlet ajansı üzerinden servis edilen bu iğrençliğin adı, 'Taş atan çocuklara esrar satışı'...
Seçilen saha da Adana...
Adana, Kürt göçünün en hızlı ve en kısa yoluydu. Kentin demografisi neredeyse Kürtler lehine değişecek; telaş biraz da burdan kaynaklanıyordu/kaynaklanıyor. Adana'da 90'ların başından beri yoğun bir gayret gösterildi ama Kürt nüfusun politikleşmesi de nüfuzu da engellenemedi. 1992 yılında zamanın MHP İl Başkanı Recai Yıldırım, Özgür Gündem muhabirine çok net ifadelerle devletin çabasını, yazılmaması koşuluyla anlatmıştı. Dönemin Emniyet Müdürü, yargısız infaz operasyonlarıyla ünlü Mete Altan'dı. Yıldırım, şunu söylemişti: "Adana Emniyet Müdürü, gelip bize sitem etti. Kürtlere karşı neden bize yardım etmiyorsunuz. Bize destek verin."
Zihniyet bu ve tedavüldedir.
Adana Valisi de Kürt çocuklarının protesto gösterileri konusundaki 'hassasiyeti' ve kıymeti kendinden menkul önerileriyle biliniyor. Adana Valisi İlhan Atış, devletin cüretkar bürokratlarından...
"Aileler hakkında, TCK'nin verdiği yetkiyle işlem yapılacağını, 1 yıla kadar hapis cezası verilebileceğini, 100 YTL ceza kesilebileceğini, velayet hakkının çocuklardan alınabileceğini, kömür dağıtımının engellenebileceğini ve yeşil kartlarının iptal edilebileceğini söyledik" demişti 2008'de... Gelen tepkileri de gayet steril bir ırkçılıkla ve çok rahat bir şekilde yanıtlamıştı Vali Atış: "İki hanım alırken, üç hanım alırken yoksul değilsiniz. Kalaşnikof alırken yoksul değilsiniz, düğünlerde binlerce mermi atarken yoksul değilsiniz. Tabanca atarken yoksul değilsiniz. 15 tane çocuk doğururken yoksul değilsiniz. Ama polise, jandarmaya taş atınca, yoksulluktan dolayı atıyorum diyeceksiniz ve destek göreceksiniz."
Vali Bey'in koltuğunu koruyor. Bu yıl 'durmak yok, yola devam' diyerek 'çocukların velayetinin ailerinden alınacağını ve çocukların devletin şefkatli kollarına teslim edileceğini' söyledi. Demokratik kamuyonun tepkileri yönelince sustu. Fakat devletin güvenlik güçleri susmadı; gerekeni yapıyor. Adana bölgesindeki Pozantı Cezaevi'nde çocuklara 'şefkat' seansları uygulanıyor.
Gelelim 'Taş atan çocuklara esrar satışı' meselesine... Anadolu Ajansı aracılığıyla gösterime giren bu iğrençlik özetle şu: Adana Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri, Barbaros Mahallesi'ndeki izinsiz gösterilerde polise taş ve molotofkokteyli atanlara yönelik operasyon düzenledi. Zanlıların, bir torbayı yol kenarına atarak kaçtığını belirleyen ekipler, poşette birer içimlik 30 paket halinde esrar ele geçirdi. Zanlıların parmak izine ulaşıldı. Uyuşturucu suçundan sabıkalı Osman İ. (20) ve Mehmet O'yu (19) gözaltına alındı. Zanlıların, özellikle bazı çocukları 'cesaret vermek' için uyuşturucuya alıştırdıkları tespit edildi...
Neymiş?
Çocuklar zaten 'terör örgütü'nün maşası, aileleri de Vali Hazretlerinin tarifindeki gibi... E bunlar ne de olsa çocuk ve devlet güçlerinden korkuyorlar, cesaret almaları gerekiyor. O da yine 'terör örgütü' elemanı olan uyuşturucu şebekelerince karşılanıyor... Tamamlanan ve Türkiye kamuoyuna sunulan tablo bu.
Tekrarlayalım...
Hala doğumun gecikmiş olmasına bakarak, gebeliğin de olmadığına inanmak istiyor...
Böyle olmasaydı; kolunu kırdığı, panzerini üzerine sürdüğü çocuğun arkadaşlarının öfkesine bakmaktan korkmazdı...
Denenmiş ama tutmadığı defalarca kanıtlanmış metodlara sarılmazdı...
Hadi insanlığın temiz mirasından süzülen normları bir kenara bırakıyorsunuz bari kabul ettiğiniz BM'nin uyarılarına birazcık kulak verin...
TUNCEL FİKRET
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder