25 Kasım 2010 Perşembe

Fitne korosuna gelsin!..

Bir ailenin ilk ve en kıdemli üyesinin olağanı zorlayan, kabul edilebilir doğal bir hukuku var. Ailenin diğer mensupları, dinler, saygı gösterir ve zaten kolektif bir aklın ürünü olan kurallar bütününün cevaz verdiği yolda yürürler. Ailenin büyüğü, bağırsa, çağırsa, kızsa da sağa sola bakmadan devam ederler. O, artık geleneksel ve resmi hiyerarşinin üstüne çıkarılmış; tecrübe ve yol göstericiliği yadsınamayan ama 'benden pratik önderlik beklemeyin' diyen biridir. Ailenin en riskli, netameli evrelerde yekvücut olmasının canalıcığı, onun koruma duygusunu acımasız bir dil olarak yansıtabilir. Aile, bunun farkında olduğu için kıyamet metaforunu işlemez. Etraftan gülme, aşağılama, küfretme efektleri eşliğinde iyilik melekleri görünümündeki haysiyetsizlik pul pul dökülürken, tek şemsiyenin altında yürümenin zorunluluğuna iman eder. Aile için menzil önemlidir ve son etapta işgüzar bir tüccarın araç değiştirme manevralarını elinin tersiyle itecek ferasettedir. Bu realite, aile büyüğünü Tanrı mertebesinden; aileyi de Tanrılaştırma girişiminden men eder...

Haysiyetsizliğin efektleri

Haysiyetsizliğin değişik formlardaki efektlerine bakalım:
Kürtlerin en doğal haklarını bile yumuşak bir ton ve onlarca soru işaretiyle reddeden ama Kürt hareketine küfür konusunda sakalının ağırlığından beklenmeyen bir sosyal evler kapıcısı edasıyla bağıran Ahmet Taşgetiren: "Osman Baydemir'in üstü çizildi, haberleri yapılıyor artık. Hani şu, devlete 'h...stir' çeken adamın... 'Hadi bir de, APO'ya h...stir çek' çağrıları çok anlamsız değil bu yüzden... Eminim ki Osman Baydemir, kendisine yönelen tehdidi umursamazlık etmeyecek..."
Fethullah Hoca Hazretleri'nin çevre katili altın avcısının yavru gazete statüsüyle gurur duyduğu Bugün gazetesinin Perinçek artığı Göktürk Gülay da, uvertürü olarak döktürmüş: "Kürt hareketi içinde kendi sesinden başka bütün sesleri susturmaya azmetmiş bir despotun, farklı sesler karşısında kapıldığı hezeyanın dışavurumuydu bu demeç... PKK'nın marjinalleşmeye başladığı, geniş Kürt kitlesinin barışçı siyasi mücadele olanaklarını kullanmak üzere harekete geçtiği yeni bir süreç yaşıyoruz...Şu anda PKK'nın ve Öcalan'ın kaderinde dönüşüm değil yokoluş var. İmralı'dan yükselen hezeyan bu yokoluşun telaşıdır."
Hırsızlıklarından biriktirdikleriyle bir gazete kurup sonra gizli ortağını resmileştiren Zafer Mutlu'nun gazetesinde yazan ve onun soyadını taşıyan Mustafa diye biri, çocukluk travmasından depreşen kirliliğini kağıda etmiş: "Dün hükümete ve devlete küfrederken ağzından saçtığı salyaları, paşa paşa yutmak zorunda kalıyor!.. 'Sen si...r, si....emezsen mum diktir' diye yanıt verilirdi... Maaşını da Türkiye Cumhuriyeti Devleti‘nden alan Sayın Osman Baydemir, hükümete ve devlete ettiği o küfrü, kendisini yerin dibine sokan çete reisine edemiyor, 'Ha....tir' diyemiyor!.."
Daha geçen hafta mübarek annesiyle ilgili duygusal bir yazı yazan yeni dönem Star Mehmet Metiner, 'çekilin çekilin ben bilirim' edasıyla saçmaladıktan sonra 'döktüğüm benzin olur' temennisini boca etmiş: "Baydemir bir tür özür dilerken bile bence kendini Öcalan’ın dostça eleştirilerine muhatap olmuş önemli bir kişi konumuna yerleştirmekle Öcalan’ın zihniyet dünyasına göre suç işlemeye devam etmektedir. Çünkü Öcalan kendisini özeleştiri vermeye çağırmaktadır. Özeleştirinin anlamı ise, Baydemir’in hala kendini önemsemesi değil, kendi iradesini ve kişiliğini bütünüyle önderliğin kendisinde yok etmesidir. Öcalan’ın eğip bükmeden dediği şu: Sizi ben yarattım. Benim önderliğim olmasaydı hepiniz birer hiçtiniz. Bu değerlerin tek yaratıcısı benim. Herkes öngördüğüm çerçevede ancak rolünü oynayabilir...”
Son örnek de, yeni devletiyle kolkola olduğunu artık saklama gereği duymayan ve Öcalan için 'Mandelalaşma süreci' pohpohlamasını ziyaretçisi Kürtlerden esirgemeyen Taraf'ın başyazarı, kurucu genel yayın yönetmeni Ahmet Altan'dan: "Eskiden PKK’nın ya da Öcalan’ın bir sözü kesin emir sayılırdı, hiçbir Kürt kolayından buna karşı çıkamazdı, karşı çıkan bu çıkışı canıyla öderdi. Bugün PKK da, Öcalan da çok güçlü bir dirençle ve muhalefetle karşı karşıya... 'Silahlı dönem bitti' dediği için Öcalan tarafından sertçe eleştirilen Baydemir istifaya zorlanıyor, büyük bir ihtimalle istifa edecek ama Baydemir’in siyaset sahnesinden kaybolacağını düşünen pek fazla insan olduğunu sanmıyorum..."
Sedat Laçiner'inden Ümit Fırat'ına kadar olanları eklememe gerek kalmadı... 
O halde bakalım Baydemir, bu hatta ilerleyen tartışma ve beklentilere zamanında ne yanıt vermiş. Emeği geçen bütün fitne korosunun yoğun isteği üzerine yeniden gelsin: "Kendi değerlerine ihanet eden tek Kürt politikacı bulamayacaksınız. Şeyh Sait ve Seyit Rıza ihanete uğradı. Ama ondan sonrakiler ihanete uğramadı, uğramayacaktır. Devleti ve hükümeti yönetenlere sesleniyorum, bizi şahin ve güvercin olarak ayırmayın, hass.. diyorum, hass.. "
Kolay gelsin...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder