Türk medyasındaki kalem erbapları zaman zaman Kürt meselesi ve Kürt siyaseti ile ilgili yazarken, elbette birikimlerinin üzerine bina ettikleri görüşlerinin yansımalarını paylaşırlar. Herkes kendi meşrebince bir üslup ve yazın tekniğini kullanır, bu da analarının ak sütü gibi helaldir. Bazen de bilgi-tespit-çıkarım üçlemesi, bir yanlışlıklar zinciri gibi yazanın kötü niyetinin mahsulü olarak kesif olur. Saldırgan, öfkeli, acımasız veya kısmen Kürt diyarından geçme aşinalığının istismarına dayalı intikamcılığını mevcudun gözüne sokar. Yapaydır, dün olduğu gibi... İstikrarsızdır; yarının küfür cephanesini biriktirir bugününe karşı... Ahlaki ve vicdani bir varlık olarak yitik ve hükümsüzdür ama o 'yırtma'nın kıvancıyla coşmuştur... Topaç gibi daldığı Kürt mahallesinde bulduğu bir yüzden ne kadar nemalanacağına bakar... Herşey, herkes ve kendisi de artık 'yeni ben'i için araçtır... Korkaktır, tedirgindir ama üzerinde şemsiye hissettiği anda hırçınlaşır, sözü kirletir...
Bunları eleştirmek de zordur. İktidar şatosunda olmalarını yadsıyarak, yüzlerine ayna tutulmasından nefret ederler. 'Hedef gösterme' heyulasının arkasına sığınarak, eleştirileri bloke eder, mağduru oynarlar. Bu, hem bulundukları pozisyonları güçlendirir hem de ederlerini biraz daha arttırır. Eleştirmeyince gemi azıya alarak, sırıta sırıta koştururlar. Yeni yuvalarında mutlu mesut yaşarken; sadece biraz daha saygılı olmalarını beklemek biz sıradan yurttaşların hakkıdır. Fakat kontrolsüz insan soyu haristir, anaforlu huni gibidir. Yetinmez...
Kusura bakmayın ama 'hedef gösteriliyoruz' blokajınıza aldırmadan sizi eleştireceğiz. Tamam, yüzünüze tükürecek kadar yanınıza yaklaşıp burnumuzun direklerine haksızlık etmeyeceğiz ama kelimelerle döveceğiz...
Yazar Ahmet Altan'ın kızı Sanem Altan, günün birinde sosyal medya ağında, Kürtlerin babasıyla ilgili eleştirilerinden tedirgin olmaya başladığını; korumalara rağmen korktuğunu paylaşmıştı. Kendisine "Kürtler, babanızı eleştirir, sitem eder ve bununla yetinir. Fakat babanızın etrafındaki polis eğitmenleri, iktidar gönüllüleri, itirafçı artıkları, yani bilimum sürülmüş tarla pek masum sayılamaz" demiştim... Kürtler kendilerine bir adım yaklaşanın kimliğine, kişiliğine, ideolojisine ve yarın ne olacağına bakmadan beş adım gitmiştir. Onlar yorulana kadar başında taşımıştır/taşıyor. İstisnaları bir kenara bırakalım ama bu demokrat kesilenler, muhaliflik dopingi alanlar, antivesayet cengaverlerinin yüzde 90'ı palavra. Sınırlı, sorumlu dikleniştir yaptıkları. 'Solcu'sundan 'sağcı'sına kadar; riyakarlık, yılışıklık, güç tapınmacılığı, özenti...
Altan'a hatırlattıklarımdan bir kısmı maalesef aynı tempoda devam ediyor. Komşusunun duvarına bardak dayayan ve doğru-yanlış duyduklarını heyecanla ev ahalisine özel tefsiriyle nakleden kart bir fitne ruhuna bürünen elemanlar durmuyor...
Genç enternasyonalist olarak KUM saflarına katılan ve kısa süre sonra cezaevine düşen biri, takriben 17 yıl önce 'siyasi abi'sinin şu tespitini tekrarlamıştı: "Adı, kişiliği ve özgürlüğü olmayan kişi ya da halk köledir. Köle ile özgür kişi/halk kardeş olamazlar; biri köle diğeri ise köleci olur..."
Genç enternasyonalist özüne rücu edince bir süre önce kurtarıcılığına soyunduğu halka bir 'medeni' edasıyla 'ilkel' ve 'kabile' üzerinden vurmaya başladı. 'İlkel kabile' benzetmesi, muhatabın savunma hakkı olmadığı halde hakaret de içerse, nihayetinde bir tespittir. 'Savaşa hayır' da meşrudur... Bir savaş marşından bir toplumu suçlayan zavallının, bir defa bile başta 'İstiklal Marşı' ve 'And' olmak üzere cari marşları hakkında iki laf etmesini beklemedik...
Daha üç hafta önce "Mevcut tabloda hükümetten daha çok PKK’nın barışı istemediği görünüyor" derken, bu hafta da Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir'in adı üzerinden bir malzeme bulmanın heyecanını paylaştı. Yine yanlış, eksik, kışkırtıcı, açık-gizli imalı ve kötücül...
Pale D. Heban'ın dediği gibi bir üstündeki koordinatör "gücün Küçük Emrahı" olursa kendisi de arada rol çalmaya çalışır.
Umarım meramımı anlamıştır...
onu bilmem abi
YanıtlaSilama ben anladım
eyi ve oturaklı çakmışsın