Kişisel ikbalin refah meltemiyle yukarı doğru tırmanmasını sağlamak için zeminine aldığı maddi kütleyi görmemizi istemeyenlerin "hizmet aşkı" ve "halk ile hakk" arasındaki rabıta memurluğu üstlenmelerini bir kenara bırakalım. Onlar, sayısal kombinasyonların, maddi gerçekliğe dönüşmesini siyasal illüzyon marifetiyle aklımıza hakaret derecesine vardırırlar. Böyle olduğu için de iktidar partisinde biriken 5 binin üzerindeki kariyer çentiği gayretini şimdilik geçelim. CHP ve MHP'nin de "muhalefet"in katı gerçekliğinden ziyade "koruma ve kollama" refleksinin "ok ve kurt" kardeşliğini bildiğimiz için coğrafyamızdaki "kötü şöhretleri"yle bırakalım...
Derdimiz, bizimle; yani tehdit kapasitesi kadar sistemin gadrine uğramış ve uğramaya devam eden asil çoğunlukla. Elbette, sorunlarını siyasal bir organizasyon marifetiyle ifade eden Kürtler. Elbette, devlet ve iktidar izdivacının bütün fobilerinin mağdurları; Aleviler, Müslümanlar, sayıları azalan kadim halklar ve dini azınlık statüsüyle çerçevelenen toplumlar, çevreciler, cinsel tercihlerini suç ve günah şablonundan kurtarmaya çalışanlar...
BDP ve beslendiği tarihsel belleğin, bütün bunlara dair söyleyecek sözü, yapacak eylemi ve gelecek projeksiyonu var. Dolayısıyla Kuzey'deki çoğulculuğun temsil bulacağı DTK'nin yanısıra küçük ölçekli halinin BDP'de ifadesini bulması, yadırganmamalı, aksine istenmeli, teşvik edilmeli. Bu yapıların omurgasında bulunanların da gözardı edemeyeceği sosyolojik realite ve sosyal olguların psikolojik yansımaları var. KADEP ve HAKPAR'ın nüfuz kapiseteleri ve hayali bir yanılsama üzerinden zuhur eden siyasal vizyonlarının, sayısal ifadesinden ziyade psikolojik katkısını dikkate almak zorundayız...
Alevi kitlesinin, CHP ve hatta MHP gibi Kemalist ve Türkçü bir kulvara savrulmasına bariyer olmak demokratik Kürt muhalefetinin görevidir. Dersim gibi bir merkezden imkansız bir koalisyonla peydahlanan 'hayır' oylarını akılda tutmalı...
Kadim komşularımız Asuri/Suryani/Keldani ve Ermenilerin tutunacağı, omuz vereceği anlayış, katillerin her renkten mirasçıları değil, Kürt muhalefetinin hükümranlık ve kompleksten azade kardeşlik havuzu olmalı...
Kültürel ve geleneksel mirasımızın asli koruyucusu ve inatçı taşıyıcısı Êzîdî Kürtlerinin her yerde Laleş huzuruyla yaşaması için gayret eden Kürt muhalefetinin, toplumsal baskının en katı şartlarında dahi temsilde adalete riayet ettiği unutulmamalı...
Şimdi güncelliği itibariyle en netameli konuyla ilgili kayıt düşelim; başörtülü aday...
Kesin ve kalın bir hatla ayırımı yapalım. İktidarın müsaade buyurduğu bir alana hacimlerini yerleştirip ve onun açabildiği büyüklükte bir pencereden muhalif sloganlar attıklarını düşünen seçkin kalabalıklardan bahsetmiyoruz. Devlet veya her nevi iktidarın bütün çirkefliğini zihinsel örtüleriyle kapatıp, cepteki haram para, ağızdaki haram lokma, evdeki harem kardeşliği, kardeşlikteki zehirli dildense başının şekline bakıp boyun bükmemizi bekleyenlerden de bahsetmiyoruz...
Açık ve net; hiçbir zulme biat etmeyen, iktidar ve zalim bir hegemonyanın payandası olmayan, erkek egemen vizyonun küçük bir detayı olmayı kabul etmeyenlerden bahsediyoruz...
Onlar kadındır, dindardır ve dindarlıklarının onları mazlumun yanında tutan buyruğu gibi berrak zihinlerine güvenerek kıyafetlerini tercih edenlerdir... BDP'ye, siyasal perspektifini paylaşan ve destekleyen bir başörtülü aday başvurursa çekinmeden kabul edeceğine inanıyorum. İktidarın menzilinde olmayan, yapay muhalefetin sahasında şenlik yapmayan başörtülülerin yeri BDP olmalıdır. AKP'nin sunduğu konforu beğenenler, başlarındaki örtünün markasını düşünsünler, erkek partnerlerinin kamusal alanda fink atmasını beklesinler... Başörtülü aday BDP'ye, BDP de başörtülü adaya yakışır...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder