ABD'nin paylaştığı "Terörizmle mücadelede askeri operasyonlar gerekli, ancak yeterli değil. Aynı zamanda siyasi, diplomatik, iktisadi ve kültürel alanlarda çalışmalar yapılması gerekli" şeklindeki NATO doktrini, Türk Genelkurmayı ve Türk Hükümeti'nin yine ABD hakemliğinde üzerinde anlaştığı, buna göre posizyon aldığı bir politika.
2007'de üzerinde anlaşılan bu politika, NATO müttefiklerinin de temel diskuru. Türkiye, yoğun bir askeri ve siyasi saldırının ardından 'demokratik açılım'ı bunun gereği olarak gündeme aldı. Türkiye, bu yönde bazı adımlar atarken, kontrol edilemez birimlerini tasfiye etti. İçerde direnç noktası oluşturabilecek Kürtlerin önemli bir bölümü de enterne edildi, rehabilitasyon süreci devam ediyor. Bunun dışarıda olmayacağını düşünmek mümkün müydü? Operasyonların temel mantığı çok nettir: Kürt hareketini sistemin içine çekmek, istemeyen kısımlarını etkisiz kılmak, marjinalize etmek; olmadıysa 'acı güç' ile susturmak.
Kürt hareketi de bunun farkında ve buna göre manevralar geliştirdi/geliştiriyor. Son bir yılın dökümü yapıldığında anlaşılmaması abestir.
Erdoğan-Obama görüşmesi
Bu görüşmede, 5 Kasım 2007'deki temel noktalar teyid edildi ve Obama döneminin üslubu ile süslendirildi. Siyasi arena ve askeri sahada Kürt dinamiğinin pasifize edilemeyeceği anlaşıldığı için baskı-daraltma-kuşatma ve istenilen değişime zorlamanın enstrümanlarına ağırlık verileceği anlaşıldı. Bunun gerekleri kimi aksaklıklara rağmen belirlenen takvim eşliğinde yürüyor. ABD'nin kriminal suçlu ilan etmeleri, Avrupa'daki baskılar, Türkiye'deki cezaevlerini doldurma hamleleri, Güney Kürdistan ile ilişkiler, diplomatik muhasara vs...
FBI Başkanı Ankara'da
ABD'nin Federal Soruşturma Bürosu (FBI) Başkanı Robert S. Mueller, Kasım ayı ortalarında Ankara'da ciddi temaslarda bulundu. ABD ile Türkiye arasında 'terörizmle mücadele' konusunda çok yoğun ve derin hukuki işbirliğinin bir unsuru olarak Ankara'daydı. FBI Başkanı, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, Adalet Bakanı Sadullah Ergin ve Emniyet Genel Müdürü Oğuz Kağan Köksal ile görüştü. FBI Başkanı, işbirliğinin yeni argümanları ve özellikle Batı Avrupa'da yürütülecek operasyonel faaliyetlerin kapsamını masaya yatırdı.
NATO toplantısı
Şubat ayının ilk haftasında NATO Savunma Bakanları İstanbul’da toplandı. Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül’ün ev sahipliği yaptığı gayrı resmi toplantıya, 28 üye ülkenin Savunma Bakanları katıldı. NATO’ya üye olmaya hazırlanan Gürcistan ve Ukrayna da toplantıya heyet gönderdi. Ana gündem maddesi Afganistan'dı. Toplantıda, NATO’nun yeni hedefleri, sivil koordinasyon, yetki devri ve askeri operasyonların finansmanı konuları görüşüldü. Ancak, Afganistan konusunda önemli bir görevin tevdi edileceği Türkiye'nin de istekleri vardı. Bu isteklerin ne olduğu zaten toplantıdan önceki hafta Ankara'da ağırlanan ABD'nin Irak'taki Kuvvetlerinin Komutanı Orgeneral Ray Odierno başkanlığındaki heyet ile kapsamlı görüşülmüştü. Fakat işin bir de NATO ve Avrupa'yı ilgilendiren ayağı vardı.
Odierno üzerinden Güney
ABD'nin Irak'taki Kuvvetlerinin Komutanı Orgeneral Ray Odierno ve beraberindeki heyet, İçişleri Bakanı Beşir Atalay ile görüştü. Toplantıya, ilk defa Emniyet, Dışişleri, Milli istihbarat Teşkilatı, Genelkurmay ve Jandarma temsilcileri birlikte katıldı. İçişleri Bakanlığı'nın resmi açıklamasına göre, "PKK'ya karşı alınan ve alınabilecek somut önlemler üzerinde duruldu". Bu toplantıda, hem Türkiye'nin hem de ABD'nin, Irak Merkezi Yönetimi ve Kürdistan Bölgesel Yönetimi ile peşpeşe yaptıkları görüşmeler değerlendirildi. Türk İçişleri Bakanlığı'na göre Kürdistan Yönetimi PKK'ye karşı olumlu bir noktada ancak bunun yetersizliği tespit edildi. Toplantıda, kamuya açıklandığı kadarıyla 'Üçlü Mekanizma' kapsamında ifade edilen 'PKK'nin etkisiz hale getirilmesi, faaliyetlerine son verilmesi' anlayışı teyid edildi.
Şurası çok önemliydi: Orgeneral Odierno ile önümüzdeki dönemde, ortaklaşa uygulanabilecek yöntemler, öncelik ve ivediliklerine göre belirlendi.
Odierno, İçişleri Bakanlığı'nın ardından Genelkurmay Başkanlığı ve Dışişleri Bakanlığı'nda görüşmeler gerçekleştirdi. Türkiye tarafı, bu görüşmelerin, PKK ile mücadelede yeni bir ivme kazandıracağına inandığını saklamadı.
Robert Gates devam etti
İstanbul’daki NATO savunma bakanları toplantısı ardından Ankara’ya geçen ABD Savunma Bakanı Robert Gates, Başbakan T. Erdoğan, Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül ve Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ ile görüşmesi ardından bir grup Türk ve Amerikalı gazetecinin sorularını yanıtladı. Gates, Genelkurmay Başkanlığı'ndaki görüşmesi hakkında "Orgeneralin de söylediği gibi nihai çözüm herkesi öldürmek değildir, zaten Barzani'yle görüşmemizde bölgesel yönetimin PKK'ye şiddete son vermesi yönünde baskı kurmasının önemine işaret ettim" dedi. Gates ayrıca, işbirliği bağlamında istihbarat, keşif ve gözetleme araçları konusunda ihtiyaç olduğunu, Başbakan Recep T. Erdoğan’a da söylediği gibi Washington’a dönünce bu konuda başka neler yapabileceklerine bakacaklarını belirtti. Gates, “Topluma dönmeye hazır olanla, iflah olmayacakları birbirinden ayırmak gerekir. Bu bağlamda Başbakan Erdoğan’ın girişimini (Milli Birlik Projesi) olumlu karşılıyoruz” dedi. Gates'in Ankara'dan sonraki durağı İtalya'ydı...
Josef Anderson da buyurdu
Amerika'ın Irak Gücü Kurmay Başkanı Josef Anderson ise geçen hafta Ankara'nın konuğuydu. Anderson ve beraberindeki heyet, İçişleri Bakanı Beşir Atalay ve diğer yetkililerle görüştü. Türk tarafı, Güney'de veya Güney'e yürütülecek harekatlar için istihbarat paylaşımında günde 6 saatlik bir bilgi akışı süresinin uzatılması ve PKK'ye yönelik olası bir askeri operasyon durumunda ABD'ye yapacağı bilgilendirmenin zamanlamasıyla ilgili istemlerini iletti.
Avrupa'da ne yapılıyor?
Kürt hareketinin Avrupa'daki mevcudiyeti, ilk göçlerle birliktedir. Kurumları, siyasal organizasyon boyutu, politik potansiyel nüfuzu, hem ülkedeki etkinliği hem de nüfusuyla birlikte arttı. Evet siyasi yapıların ivme gücüyle ancak zorunlu bir sonuç olarak Kürtler çeşitli kurumlar yarattılar. Medya kurumları da bunun içindedir. Fakat Kürt medyası demek artık sadece Kürt siyasal organizasyonları demek değildir. Ancak Kürt medyasının büyük ve etkili bölümü, Kürt siyasi yapılarından yana taraftır. Üstelik medya, bulunduğu alanla sınırlı olmayan bir güce sahip olduğu için mesela Belçika polisi, KNK'yi basarken Roj TV'yi de basıyor. Batı, PKK'nin ne, nasıl olduğunu bilmiyor mu? İtalya'da geçen mart ayında bulunan silahlı bir fotoğrafın uluslararası bir operasyonun gerekçesi olamayacağına Kürtlerin inanmayacağını bilmiyor mu?
Kardeş operasyonlar
Mesele şudur: Yukarıda izah ettiğimiz çeki-düzen vermenin operasyonlarıdır tanık olduğumuz. Fransa, İtalya, Belçika, Hollanda ve Almanya'yı kapsayan/kapsayacak operasyonlar, Türkiye'deki KCK operasyonlarının kardeşidir. Kamu Güvenliği Müsteşarlığı'nın 'akademisyenleri' uzun süredir zaten bu ülkelerde fizibilite çalışmaları yapıyordu. Kürt siyasi dinamiğine Güney'de yönelecek acı gücün diasporadaki yankısını ölçüyorlardı. Bu ölçümlerden çıkardıkları sonuç da önce diasporadaki aktif unsurların ekarte edilmesini gerekli kılıyordu.
NTV'nin yargı ve istihbarat çevrelerine yakın muhabirinin operasyonun ilk saatlerinden Ankara'dan "Türk İstihbarat Dairesi'nin desteği ve ortaklığında yürütülen operasyon" demesi boşuna değildir.
'Uluslararası terörizmle mücadele' adı altında yapılan operasyonların 'terörist' denilen KCK'nin eylemsizlik ve barış çağrıları için enerjisini harcadığı dönemlere denk gelmesi de asıl meramı anlatmıyor mu?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder