Tarih 2 Temmuz 1993... Özgür Gündem, ikinci döneminin 69'uncu sayısını ertesi gün için hazırladı ve ilk baskılarını gönderdi. Birinci sayfaya sadece "İşte, demokrasinin ölçütü!.." başlığı altında gazetenin durumunu özetleyen bir yazı girildi. 68 sayıdan 41'i toplatılmış; 3 Haziran'dan itibaren sadece 3 sayı toplatılmamıştı. Kürt illerinde polis el koyup toplatma kararını bekliyor, Türkiye kentlerindeki okuyucular bile potansiyel suçlu olarak kriminalize ediliyor, cezalandırılıyordu. Türk medyası, hem Kürt coğrafyasından yaşananları görmek istemiyor hem de Kürt gazetecilerin katledilmesini teşvik edip, onaylıyordu. İmtiyaz sahibi ve yazişleri müdürlerine açılan davalar, verilen para cezaları sınır tanımıyordu. Yayın politikasının dayanaklarını ve Türk medyası ile arasına koyduğu kalın çizgiyi vurgulayan Özgür Gündem, Türk demokrasisini sorgulayarak, protesto ediyor ve boş sayfayı okuyucalarına gönderiyordu... Ancak aynı gazete ikinci ve üçüncü baskılarını değiştirmek zorunda kaldı. Sivas'ta katliam olmuştu!..
"Devlet gözetiminde katliam: 40 ölü" manşeti hazırlandı. Sivas'taki vahşet, gazetenin gece ekibi tarafından gazetenin manşetine, bir önceki birinci sayfanın minyatürü manşetin altına çekildi ve şu ibare eklendi: Gazetemize yönelik devlet baskılarını protesto amacıyla boş çıkardığımız gazetemizin birinci sayfasını, Sivas provokasyonu nedeniyle değiştirdik...
Onun hemen yanına da Özgür Gündem imzasıyla gazetenin, bu vahşeti, faillerini, zamanlamasını, araçlarını ve hedefini nasıl yorumladığı; kendisini neresinde konumlandırdığına dair başyazısı yer aldı. "Kirli oyunlar!" başlıklı bu yazı, Maraş ve Çorum hatırlatmasının ardından "Oyun aynı, oyuncular aynı, sahne yeri de benzer " diye başlıyordu. İkinci paragrafı, "Sivas'taki olaylar, her ne kadar Aydınlık Gazetesi Yazarı Aziz Nesin'in şahsına yönelik olarak gösterilmeye çalışılsa da bunun böyle olmadığı gün gibi açıktır" kesin hükmüyle başlayıp sorularla devam ediyordu.
Bakınız, o gece Özgür Gündem'in sorduğu ve güncelliğini koruyan sorular -özetle- nelerdi:
*Devletin, önceki günden başlayacağı belli olan ilk gelişmelere rağmen tedbir almaması nasıl açıklanabilir?
*Dün Cuma namazından çıkan grubun giderek kalabalıklaşması ve sloganlarla kente yayılmasına devlet güçlerinin seyirci kalması nasıl açıklanabilir?
*Başka yerlerde anında görev başında olan bu güçler, acaba bu kez neredeydiler?
* Sivaslıların devlet yetkililerini uyarmalarına rağmen devlet güçleri niye seyretti?
* Sivas Katliamı, kendiliğinden gelişen, namazdan çıkan bir grup insanın tepkisi olarak değerlendirilemez. Sivas'ın bu olay için önceden düşünülen bir alan olduğu açıktır...
Başyazı, Kürt mücadelesinin geldiği aşamaya işaret ediyor, Türkiye'nin gündemi ve devletin karartma faaliyetlerinin altını çiziyor ve şöyle devam ediyordu: "Pis ve karanlık oyunlar tezgahlanıyor... Osmanlı'nın devamı olan Türkiye Cumhuriyeti'nin, kendi varlığını sürdürmek için bir teminat olarak sürekli Alevi-Sünni çelişkisini kullanması bilinen gerçekliktir. Bu gün, bu dönemde devletin gündemine aldığı da aynı oyundur, provokasyondur. Halkı sebepsizce birbirine kırdırtma girişimidir... Devrimciler, demokratlar ve emekçiler, bu tür provokasyonlara karşı uyanık olmalıdır. Osmanlı'da oyun çok..."
Özgür Gündem, 4 Temmuz 1993 tarihli sayısında ise "Sivas Katliamı planlı!" sürmanşetiyle yine devleti işaret ediyordu. Görgü tanıklarının anlatımlarını, yetkililerin açıklamalarındaki çelişkileri ve tepkileri yansıtmanın yanı sıra Sivas'ta bulunan Ankara bürosundan Raif Türk'ün yaşadıklarını anlattığı yazısını paylaşıyordu. Raif Türk, "Pir Sultan'ın yeniden öldürülüşü" başlıklı yazısında, yaşadıklarını ve gördüklerini anlattıktan sonra muhafazakar ve yerel basının manşetleri ile kente dışardan getirilenlere dikkat çekiyordu. Şimdi Diyarbakır Sanayici ve İşadamları Derneği Başkanı olan Raif Türk, yazısını şöyle bağlıyordu: "Olay kesinlikle bir anlık galeyan değildi. Olay, düpedüz bir plandı, hazırlıkları önceden yapılmıştı ve Sivaslıların anlattığına göre de ön sıralarda saldıranların çoğu il dışından gelmişti."
Görüldüğü gibi Özgür Gündem'in 3 Temmuz 1993'teki tavrı, bugün de tedavülde olan; politik, ahlaki ve mesleki doğruydu, hakikatti. Üstelik zaman, haklılığını ve doğruluğunu tescil etti...
Şimdi gelelim Sabah'ın 31 Mayıs itibariyle iki bölüm yayınlanan Sivas Katliamı tarihi macerasına. Sabah'ın eline tutuşturulan polis metinlerine göre, katliamı PKK yaptı. Dönemin bölgedeki sorumlusu Alişer Koçgiri kod adlı Yücel Halis, 4 militanı gönderdi ve bunlar katliam tertibini hazırlayıp icra ettikten sonra Sivas'ı terkettiler ama sonraki tarihlerde hepsi çatışmalarda öldürüldü. Yücel Halis ise, en son 2007 yılında "Dağlıca'da mehmetçiklerimizi şehit eden, bir kısmını esir alan, ardından da giden heyete teslim eden" PKK'li... Yücel Halis, üstelik eski Devlet Bakanı ve SHP milletvekili Ziya Halis'in yeğeni ve Alevi... Böylece bir kaç hedefe ulaşılmış oluyor:
* Dağlıca vurgusu, ordu ile işbirliğini ima için...
* SHP'den bugünkü CHP'ye oradan da CHP-BDP işbirliğine gönderme yapılıyor...
* Ziya Halis'in devlet ve atama pozisyonuna işaret ediliyor ama yakın dönem EDP Genel Başkanlığıyla 'yetmez ama evet' kampanyasındaki katkısı yadsınıyor...
* Yücel Halis'in Aleviliği'nin altı çizilerek, hem Sünni düşmanı olduğu hem de mezhep çatışması için Alevi Katliamı yapabileceği teziyle devlete monte sağ ve solu aklama gayreti gösteriliyor...
Peki Sabah'ın haberinde hiç mi doğru bilgi yok? Olmaz olur mu, elbette var. Yücel Halis diye birinin en azından 2007'ye kadar yaşadığını biliyoruz. Aynı kişinin, Ziya Halis'in yeğeni ve kod adının da bir dönem Alişer Koçgiri olduğunu biliyoruz. Yine Yücel Halis'in bir dönem Sivas-Koçgiri bölgesinde bulunduğunu da... Bütün bu bilgiler ve daha fazlasına kısa bir Google taramasıyla ulaşmak mümkün...
Erdoğan'ın damadının patronajında ve Er Şafak yönetimindeki Sabah Gazetesi, yeni Türk sağ iktidarının medyadaki amiral gemisi olma hevesiyle Kürt muhalefetinin siyasal dünyası, vizyonu, stratejisi; geçmiş ve aktüel duruşundaki isabeti ıskalayabilir. Ancak Sabah Gazetesi tayfasının unuttuğu minik bir detay var: Yücel Halis, 2 Temmuz 1993'te Sivas bölgesinde gerilla komutanı değildi. Yukarıda anlattığım, merkezi İstanbul'da bulunan Özgür Gündem Gazetesi'nin Müessese Müdürüydü...
Hikayenin gerisini merakı edenler, yine Google'dan Ziya Halis'in röportajlarına ulaşıp, yeğeninin neden dağın yolunu tuttuğunu öğrenebilir...
Anladın mı Er Şafak?..