Türk Başbakan Recep T. Erdoğan’ın danışmanı ve metin yazarı Yalçın Akdoğan veya Yeni Şafak’a yansıyan sureti Yasin Doğan, yine DTP’den konu devşirmeyi başarmış...
Ciddiye alınması, Başbakan ile bağlantısından kaynaklı olmazsa üzerinde durmaya değmez. Pendik Belediyesi gibi güçlü bir referensa sahip, ‘muhafazakar demokrat’ gibi absürd bir kavramın mucidi sayar geçerdik. Hatta Türk islamcılığının ‘devletimiz yönetiminden azadedir’ anlayışının pragmatist yumaşaklığına olan aşinalığımızdan dolayı varsa hesabımız üstadlarıyla görürdük. Memleketin Başbakanı’nın ciddiye alıp danışman atadığı, teorik bagajından yükleme yaptığı muhteremi, ciddiye almamak kendi ifadesiyle ‘şık’ olmaz.
Şart
Yasin Doğan’ın dünkü yazısının başlığı, olması zorunlu halin ifadesi şeklinde olmuş; ancak AKP sitesindeki hanesinin pencere formu ve panjurların açılım mesafesi sayesinde şart koşabilme cürettine sahip olmuş. ‘DTP’nin dönüşümü şart...’ deyivermiş. DTP hakkındaki kapatma davasının sürdüğünü hatırlatan Doğan, tehditler arasında Türk hükümeti ve devletinin nasıl bir DTP özlediklerini yazıyor. Doğan’ın bu yazısıyla final yapacağız; ancak şimdiye kadarki bazı söylemlerine değinmekte fayda var.
Seçimlerden önce
AKP’nin kapatılma sürecinde görünürde Cemil Çiçek, arka planda da Yalçın Akdoğan’ın çabaları biliniyor. İkisinin de temel argümanı; AKP’nin Kürt coğrafyasındaki oy performansından yola çıkarak, devlete “AKP, Kürtleri devlete sahip çıkarmanın son aktörüdür. Türk siyaseti orda silindi ve AKP devletimizin son şansıdır” mesajını vermekti. Bunu yeterince izah ettiler. Uzun uzun anlatmaya gerek yok ama devlet ile uzlaşmasının temeline bu meseleyi koyunca 29 Mart yerel seçimlerine de büyük önem atfetti. İşte Yasin Doğan, seçimlerden tam bir ay önce DTP’yi ‘tahlil’ etmeye çalıştı! Yasin Doğan, DTP’nin üç boyutlu bir strateji izlediğini öne sürerek, hem AKP liderliğinin algı düzeyini hem de devletleşmelerinin münasipliğini ifşa etti. Doğan’a göre DTP üç boyutlu bir strateji izliyordu. Devletin Kürtlere dönük yüzünü bilmemesi mümkün olmayan Doğan’ın sıralaması şöyleydi:
- DTP’nin ve PKK’nın bölgedeki en malum taktiği devleti kötü, düşman, ceberrut, baskıcı ve Kürt karşıtı gösterip halk-devlet ayrışmasını tetiklemektir... AK Parti, devlet-millet kaynaşmasını güçlendirmeye çalışmaktadır.
- DTP’nin temel stratejilerinden biri, kendilerini özgürlükçü, halkçı; AK Parti’yi ise devletçi ve statükocu bir konuma yerleştirmek...
- Ahmet Türk’ün Meclis grubunda Kürtçe konuşması gibi provokasyonlarla meseleyi kaşıyarak gündeme getirmek ve doğacak tepkileri safları sıklaştırmak için kullanmak.
Çözüm mü yönetmek mi?
Yasin Doğan, Kürt sorununun çözümü ve şiddetin devreden çıkarılması ile ilgili tartışmalara da katkısını esirgemedi. 27 Mart’taki yazısında, yıllardır Türk Genelkurmayı ve onlarla bağlantılı olan Nihat Ali Özcan gibi ‘stratejistler’in savunduğu görüşe ortak oldu. Doğan, PKK’yi bir ‘sektör, yapı, oluşum’ olarak değerlendirip, istihbarat karalamalarını sıraladıktan sonra İlker Başbuğ’un ‘umutlarını kıralım’ suflesinden bir replik çıkarıyordu: “Bu süreçte silahın, terörün, çatışmanın anlamsızlığına, faydasızlığına ve bu yöntemlerle netice alınamayacağına vurgu yapmak, ümitleri beslemek yerinde olacaktır.” Doğan, 22 Mayıs’ta ise çözüm paketinden değil bir süreçten bahsedilebileceğini belirterek, “Sorunun tamamen çözülmesini değil, sorunun yönetilmesini ve çözüm sürecine sokulmasını ifade etmek daha doğru olur” diyordu.
29 Mart şaşkınlığı
Seçimler öncesi çabalarının Kürt nüfus üzerinde etki etmediğini gören Yasin Doğan’ın seçim sonrası şaşkınlığı hem Başbakan ve Hükümet üyelerinin açıklamalarıyla hem de Yeni Şafak’taki köşede duyuruldu. Yeni durumu, sağlıksız bir gidişata işaret olarak gören Doğan, “DTP’nin aldığı oyların milliyetçilik harareti daha yüksektir ve geçişkenliği daha düşüktür” diyerek, devletini uyarıyordu. Ancak Doğan, DTP’nin başarısı Türk medyasında da yer alınca ‘ayar verme’ ihtiyacı duydu. 3 Nisan’da ‘Seçim ve Güneydoğu’ başlığıyla içini döküyordu. DTP’nin başarılı olmadığını izah etmeye çalışan Doğan, Kürtlere dönerek ‘sitem’ ediyordu: “Kürt seçmenin önemli bir bölümü yıllardır şikayet ettikleri faili meçhuller ve çetelere karşı yürütülen kararlı mücadeleye gereken takdir edici yaklaşımı oy desteği şeklinde sandığa yansıtmamıştır.” Ve Doğan bir kez daha kapatılma sürecinin karşı argümanını dillendirmekten kaçınmayarak, “AK Parti’nin Türkiye’nin bütünlüğünün teminatı olduğunu bilen bazı çevreler ise bu milli menfaati gözeterek hareket etmemiş ve AK Parti’ye yeterince destek vermemiştir” diyordu.
14 Nisan’a hazırlık
Hızını alamayan Doğan, Kürt kurumlarına yönelik 14 Nisan’da başlayacak olan devlet operasyonunun da ipuçlarını veriyordu. Hem DTP’ye hem halka sesleniyordu: “DTP, halktan gereken tepkiyi görmemiştir. DTP’nin çatışmacı kimlik siyasetiyle meseleyi daha da gerginleştirmeye devam etmesi AK Parti’nin de bazı yaklaşımlarını yeniden gözden geçirmesine sebep olabilir. Yaptıklarının karşılığını görememenin nasıl bir etki yapacağını önümüzdeki günler gösterecektir...”
Süreci normalleştiriyor!
DTP’nin yapısı, programı, Meclis ve belediye faaliyetleriyle Türkiye’nin temel sorunlarına yönelik çözüm önerilerini görmek istemeyen Yasin Doğan, karalamalarının ‘sert eleştiri’ olarak yorumlandığını iddia ederek, 29 Mayıs’ta yani 300’ün üzerinde DTP’li cezaevlerine atıldıktan sonra ‘DTP eleştirisi...’ diye bir yazı yazdı. “DTP’ye yönelik eleştirileri, sürecin normalleşmesine yönelik gayretin bir parçası olarak okumak gerekir” diye kendisini savunan Doğan, şu yargısını saklama gereği duymadı: “DTP, PKK’ya karşı özgürleşemezse, PKK’ya karşı hükmü şahsiyet kazanamazsa ve PKK’ya alternatif meşru bir harekete dönüşemezse başarı şansı yoktur.”
Hasan Cemal röportajı
Milliyet yazarı Hasan Cemal’in KCK Yürütme Konseyi Başkanı Murat Karayılan ile yaptığı röportajın yarattığı etki karşısında hayıflanan Yasin Doğan, hemen Ruşen Çakır ve Ali Nihat Özcan’a sarıldı. 4 Haziran’daki yazısında ‘PKK çözümün neresinde?’ diye soran Doğan, PKK’nin ‘terör örgütü’ olduğunu kabul ederek çekilmesinin ‘meşru ve haklı’ olduğunu savundu. Savunmasını tamamen Çakır ve Özcan’dan ‘kopyala-yapıştır’ metoduyla alan Doğan, 22 Haziran’da da Türk devletinin ve AKP Hükümeti’nin çözümden ne kadar uzak olduğunu şu sözlerle ifade etti: “Ortada ‘tarihi fırsat’ olarak değerlendirilen psikolojik bir atmosfer var.”
Dönüşüm mü teslim alma mı?
Ve geldik düne(16 Temmuz)... ‘DTP’nin dönüşümü şart...’ başlığını yazısına uygun gören Yasin Doğan’ın ilk cümlesi, tehdit dolu bir hatırlatmayla başlıyor. “Demokratik Toplum Partisi’yle ilgili kapatma davası sürüyor” diyen Doğan, formalite gereği de olsa partilerin kapatılmasına karşı olduğunu belirterek, Kürtlerin yeniden parti kurmalarına işaret ediyor. Anayasa ve yasalara sadakatin önemine değinen Doğan’ın, Türk hukuk sistemi ve darbe anayasası ile onun şekillendirdiği yasalardan haberi yok mu? DTP çizgisindeki partilerin temel hukuk metinlerinden, evrensel normlardan haberi var. Ancak DTP ve selefleri, mevcut darbe düzenine karşı çıkıyorlar. Siyaset sınırlarını uyduruk Siyasi Partiler Yasası ile dordurmuyorlar. Böyle yapsalardı zaten Kürtçe konuşamayacaklardı. Ama Doğan’a göre, sivil itaatsizlik, demokratik muhalefet bile “yanlış”a odaklanmak ve “beni kapatın” demek oluyor.
Tehdit ediyor
“DTP’nin yaşananlardan dersler çıkararak makul ve mantıklı bir dönüşüm yaşaması gerekiyor” diyen Doğan, aksi halde kapatılmanın gerçekleşeceğini söylüyor. Doğan, DTP’nin mevcudiyeti ve Meclis’teki varlığını bir ‘lütuf’ olarak sunuyor. 20 yıllık legal siyaset tarihinin acı sayfalarını en az Pendik Belediyesi’ndeki bir personel kadar bilen Doğan, DTP’nin ‘Meclis’te grubu bulunan bir parti olarak faaliyetlerini sürdürmesi’nin sistemin gayreti sayesinde olduğunu ileri sürüyor.
DTP’nin ehlileştirilmesi
Doğan’ın asıl meramı, yukarıda değinildiği gibi DTP’nin ehlileştirilerek bir kenara atılması. Bunun için Doğan’ın önerileri de var:
- DTP öncelikle hukuk sistemiyle( sözkonusu olan mevcut Türk hukukudur) barışık bir halde siyaset yapmaya alışmalıdır.
- Siyasal meşruiyetini geliştirmek...Meydan okuyan, tahrik eden, kavga çıkaran, oyunu bozan taktik ve davranışlar meşruiyetin yara almasına sebep olur.
- Makul politikalara yönelmek. DTP’nin siyasal talep ve söylemleri, demokratik süreçler içinde gerçekleşmesi gereken hak-hukuk düzenlemelerini değil, savaş sonrası pazarlık yöntemiyle gerçekleşecek taviz düzenlemelerini andırıyor. Doğan, DTP’ye bu önerileri ışığında dönüşüm yaşamasını istiyor. Aksi takdirde ‘klasik aktörlerle, klasik sorunları çözmek de zor olur…’ diyor.
DTP’nin kapatılması
Bilindiği gibi DTP’nin kapatılma davasının önümüzdeki haftalarda sonuçlanması bekleniyor. Hatta bu ayın sonun akadar kararın açaklanacağını Anayasa Mahkemesi’nin bir üyesi de açıkladı. Anlaşılan, 14 Nisan’daki zemin hazırlığı gibi bir çalışma yapılıyor. Hem kapatmanın haklılığı savunuluyor aksi durumda da bunun ‘lütuf’ olacağından dem vuruluyor. Türk Başbakan’ın Kürt meselesine Yalçın Akdoğan(Yasin Doğan) vizöründen baktığı, uygulamalarıyla sabittir. Çözümün gerektirdiği irade, vizyon, dikkate alma, adil ve makula ulaşma çabası henüz yok.
TUNCEL FİKRET
http://twitter.com/tuncelfikret