6 Şubat 2006 Pazartesi

Trabzon’da DEVLET infazı

(06 ŞUBAT 2006)- Son aylarda Karadeniz illerinde devlet destekli olduğu belirtilen saldırılara bir yenisi eklendi. Trabzon’daki Santa Maria Katolik Kilisesi’nin İtalyan papazı, dün kilisede uğradığı silahlı saldırı sonucu yaşamını yitirdi.
Bir süredir Karadeniz bölgesi ile ilgili ‘stratejik bölge’ tanımlamaları yapılmaya başlandı. On yıllarca ‘Rusya, boğazlardan sıcak denizlere inmek istiyor’ diyen zihniyet, yakın dönemde yeni bir teraneyi devreye soktu. Özellikle Gürcistan ve Ukrayna’nın geçirdiği turuncu devrimlerden sonra bir iç göl niteliğindeki Karadeniz’in Rusya için bilinenden çok daha büyük önem taşıdığı savunuluyor. Sözkonusu ‘stratejik akıllar’ bununla da yetinmiyor. İran’ın Trabzon limanıyla dış ticaretine yol vermek istediğinden tutun; ABD’nin havalimanına göz koyduğuna kadar bir dizi evhamı bu sanal stretejik nokta belirlemesine veri kabul ediyor. Bırakalım TAYAD üyelerine yapılan saldırıları, Trabzonspor oyuncalarına yapılan saldırılarda dahi devlet idarecileri ve ‘güvenlik güçlerinin’ seyirci kalmakla yetindikleri ortada. Hatta Karadeniz üzerinde yürütülen uyuşturucu ticaretinin ve yerli mafyaya göz yummulsun taleplerinden sonra bölgedeki en ufak demokratik talebe karşı kalabalık güruhlar salıverildi. İşte son olarak dün kendi halinde bir Kilise papazı öldürüldü. Şimdi bunu sıradan bir kişinin refleksi olarak kabul etmek mümkün mü? Trabzon Barosu Başkanı Mehmet Şentürk, Hürriyet gazetesinde yer alan açıklamasında, şehirde idari anlamda bir ’gevşeklik’ olduğunu söylüyor. Şentürk’e göre, ‘kolluk kuvvetleri’  görevini yerine getirmiyor.
Bakınız Kurtlar Vadisi-Irak filmi Trabzon’da iki sinemada, altı salonda toplam 32 seans olarak gösterime girmiş. Bu bir gösterge değil mi?
TUNCEL FİKRET

2 Şubat 2006 Perşembe

Şemdinli kapatılıyor



(02 ŞUBAT 2006)- Şemdinli halkının bombalama olaylarını gerçekleştiren devlet görevlilerini suçüstü yakalamasının ardından, yanlış bilgilendirme ve olayın kapsayıcı tarafını görmeme çabası ilk günden itibaren devreye sokuldu. Olay bütün vehametiyle ayan-beyan ortadayken, Kara Kuvvetleri Komutanı Büyükanıt’ın astsubaylardan Ali Kaya için “Tanırım, iyi çocuktur” demesini, olayın “lokal” olduğu tespiti izledi. Buna müteakip uzman görüşlerine başvuruldu. Her olayı Türkiye’yi dünyanın merkezine oturttarak ‘stratejik akıl’ yürüten uzmanlar, Barzani’nin etkinlik çabasından, PKK’nin Hakkari’nin ilçelerini “tampon bölge” olarak belirleyip “yeni kalkışmanın hazırlığında olduğu”na kadar bir dizi sanal belirlemeyle, oluşu-failleri-amacı belli ve suçüstü yapılan Şemdinli olaylarını yadsıma uğraşına girdiler. Hükümet kanadından gelen açıklamalar da havada kaldı. Zaten kalacağının sebebini yine AKP’nin etkin isimlerinden Burhan Kuzu’nun “Başbakan halkı teskin etmek istedi. Bu olaylarda sonuca gidilemez, bir yerde tıkanır” ifadesinde gördük.

Uygulamalı dizayn...

Olayın yargı süreciyle birlikte, yukarıda saydığımız bakış açısına uygun bir dizayn yapıldı. Saldırıdan sonra Şemdinli’ye ulaşan Hakkari Milletvekili Esat Canan’ın ve müdahil avukatların itirazları görmezden gelinerek, bir kişinin ölümüne ve 5 kişinin yaralanmasına neden olan Uzman çavuş Tanju Çavuş ile bombalama fiilini gerçekleştiren itirafçı ve astsubayların dosyaları ayrıldı. Amaç; “örgütlü suç” yani çete davasından “lokal”, “münferit” ve “meşru müdafaa” kalıplarına uygun hale getirmek. Böylelikle dosyası Van’dan Hakkari’ye gönderilen Tanju Çavuş, ilk duruşmada tahliye edildi. Peki bir kişiyi öldüren ve 5 kişiyi yaralayan ve bunu da rahatlıkla ifade eden Çavuş’un dosyasıyla ilgili deliller toplandı mı? Cevap hayır. İşte “hayır”ın göstergesi:
* Mahkemede dinlenilmesi talep edilen 4 nizamiye polisinin ifadeleri alınmadı.
* Öldürülen Ali Yılmaz'ın yakınları ve yaralı 5 kişi mahkemede dinlenilmedi.
* Hakkari Cumhuriyet Savcısı Fahri Turan tarafından alınan görgü tanıklarının ifadeleri dikkate alınmadı.
* Ali Yılmaz'a 3 kurşun isabet etmesine rağmen sadece koluna isabet eden tabanca kurşunu Adli Tıp Kurumu'na gönderildi.
* Çavuş’un aynı yerde görev yapmalarına rağmen adı geçen astsubayları tanımadığını söylemesi yeterli görüldü.

İyi çocuk...

Org. Büyükanıt’ın “Tanırım, iyi çocuktur” dediği astsubaylardan Ali Kaya şimdi de Meclis Komisyonu tarafından Susurluk Raporu’nu hazırlayan Kutlu Savaş’a sorulacak. Aslında Söz TV’nin sahibi M. Ali Altındağ, Komisyon üyelerine geçen hafta verdiği ifadede, Büyükanıt’ın ilk günkü cümlesinin bir kısmına katıldığını söyledi. Altındağ, Ali Kaya’nın 1992’den sonra bölgede aktif olan JİTEM elemanlarından olduğunu, bölgede tanındığını hatırlattıktan sonra aynı dönemde 7. Kolordu Komutanı olan Büyükanıt’ın Ali Kaya’yı tanıdığını; dolayısıyla bölgedeki JİTEM uygulamalarından da haberdar olduğunu açıkladı. Ancak Altındağ, “iyi çocuk” Kaya’nın kendi oğlunun öldürülmesinde de fail olduğunu belirtti.

İstendiği gibi...

Sonuç olarak, astsubaylar Ali Kaya ve Özcan İldeniz ile itirafçı Veysel Ateş’in Seferi Yılmaz’ı öldürmek kastıyla Umut Kitapevi’ni bombaladıkları Van Başsavcılığı’nın dosyaları ayırma gerekçesinde istenmezse de yer aldı. Kaya’nın savunulmasını gelecek dönemin Genelkurmay Başkanı Büyükanıt ilk günden üstlendi. Bu üstlenme olayın pek de “münferit” olmadığının yeterli kanıtı. Tanju Çavuş ile ilgili duruşmada normal bir mahkeme prosedürüne dahi uyulmayarak delillere başvurma gözardı edildi. Olay mahalinin önemli tanıklarından Esat Canan, Meclis Komisyonu’na alınmadı. Komisyona AKP’nin Kürt üyeleri de alınmadı. CHP adına Komisyon’da yer alan Mesut Değer de tehdit altında olduğunu açıkladı. Aksine inanmak istememize rağmen, olayın siyaset-yargı-ordu üçlemesinin ilk günkü ritüeline uygun kapatılacağı endişesi geçerliliğini koruyor.
TUNCEL FİKRET