23 Aralık 2013 Pazartesi

Yerel seçimleri aştı!..

Türk devleti, karakteri, yapısı ve iktidar bileşenlerinin konumlanışı açısından gayri meşruiyet üzerine bina edildi; dayandığı mirasın modernizasyonuyla küçülerek eklemlendiği 'Batı paktı'nın kabul edilebilir skalada tuttuğu acımasız bir tetikçi olma vasfını korumakla yetindi. Gayri meşruiyetinin gereği olarak içeride insanlık normlarını berhava etti, dışarıda ise içerideki pozisyonu öncelleyen biatla övündü. 10 yılda bir tekrarlanan kanlı güncellemeler; 28 Şubat ve Susurluk mevzusu ile 27 Nisan ve bugünkü çatışma, Türk devletinin bu tarihsel kabiliyetini diri tutan bin yıllık 'ortak aklı'nın eseridir. Devlet yapısı ve onun ortak aklının, Kürt halkına bugünkü çatışma süresince 'teskin'; sonrasında ise 'teslim' dışında vaadi yok. Bunun aksi, yapısı, karakteri ve bileşenleriyle birlikte adı değişen bir devlet demektir…
Devlet aklı, bugünkü iç kavganın kaçınılmazlığını zaten biliyor, buna uygun hazırlıkları yapıyordu. AKP'deki dizayn ve altına dizdiği dinsel yapılanmalar; CHP ve MHP ile çeperlerindeki tahkim; İran ekolünün devlete karşı ehlileştirilip Kürtlere karşı hazır kıtada sabitlenişi; hatta BDP ve HDP'nin yönlendirilmesi gayreti…
AKP Hükümeti, modern dünyanın cevaz verdiği gibi bir hizmet aracı olan devlet aygıtının pilotajında bulunmanın ilelebet olmadığını anlamamakta ısrar ediyor. İdeolojik varlık olarak, toplumun bütün dokularına nüfuz ederek, devamlılığını sağlayacak bir oranı sabitlemek istiyor. Demokrasinin diğer parametrelerini dışlayan sandık fetişizmi, esnek, pragmatik ve detayları önemsemeyen geniş bir çerçeveye açık örgütlenme ağı geliştiriyor. İktidar eksenli bütün din yorumlarının hayat bulması, AKP'ye rıza üreterek kendi ajandalarına devam etmesi mümkün. Devletin imkanları seferber edilerek, yasallık ve meşruiyet sorunu yaşamaları engellenip toplumsal dönüşümün dişlileri haline getiriliyor. Karşılığında AKP'ye oydaşlığın yanı sıra ideolojik angajman devşiren yapıların bir bölümü, sınır aşırı ağlara da sahip ve Türk dış politikasının yumuşak/destekleyici yüzü niteliğinde. Her dişli, sektörel genişliği seven birer 'dinci' örgütün, cemaatin, tarikatın veya hepsini bünyesinde barındıran toplamın alt birimleridir. Bir bölümü şu anda Rojava'da Kürtlere karşı savaşan çeteler için devşirilebilecek eleman potansiyelinin zeminini hazırlıyor, bir bölümü savaşçı devşiriyor, bir bölümü o savaşçıya lojistik sağlıyor, bir bölümü devlet himayesinin ana bağlantısı oluyor, bir bölümü artık devşirilen elemanın üye olduğu çetenin imajyapıcılığını üstleniyor. Tamamının üstünde AKP iktidarı ve kullandığı devlet aygıtının aktif üniteleri var. Türk devleti, hem Sünni bir rejim ikame etmek hem de Rojava'nın bu bütünlük içinde entegre olmuş bir silik yığın olmasını istiyor. Bu kadar çetrefilli istemin yarattığı zorluğu aşmanın temiz bir yolu yok. Bunun için sözünü ettiğimiz bütün ağları, içeriden dışarıya doğru motive etti. Kürt savaşını Rojava'ya sıkıştırarak, resmi sınırları dışına çıkarmanın konforuyla içerideki çözüm sürecine de 'top çevirme' olarak yansıtıyor...
İşte son olarak Batı ile entegrasyondan taviz vermeyen, ABD ve İsrail ile uyumlu olmanın nimetlerine karşılık İran ve El Kaide karşısında pozisyon alan ama aynı zamanda Kürt savaşında kontrollü olmaktansa mutlak mağlubiyetin gözükaralığına soyunan yapının desteğini yitirmeyi göze alan AKP Hükümeti, yerel seçimlere bütün bu düzenlemelerle gidiyor. Dolayısıyla yerel seçimlerin Kuzey Kürdistan ayağında BDP'nin karşısında AKP adı altında Türk devleti var. Bu yerel seçimler, kendisini takip eden diğer iki seçimi belirleyecek; yani tarihin bu en kritik kavşağında Türk devletinin 10 yılının iktidar şeması çizilerek geleceğe aktarılacak. Kavganın şiddeti, uzlaşmanın ilkesizliği, kuraldışı manevraların ahlaksızlıkta zirve yapmasının nedeni, basit bir hükümet icraatına talip olmaktan ziyade Türk devletinin ontolojik kaygısının tezahhürüdür...
AKP listesinden Mersin'den Mardin'e kadar Rojava'ya dönük hat ile Kuzey Kürdistan'ın tamamında aday gösterilenlerin profiline bakıldığında daha net anlaşılır. Mersin'de hem Güney hattına yönelik ticaretin mantığına hakim hem de kentin demografik yapısına uygun bir devlet bürokratı aday gösterildi. Mustafa Sever, Hazine Dış Ticaret Müsteşarlığı'ndan Ekonomi Bakanlığı Yardımcılığı'na uzanan devlete sadakat üzerine kurgulanmış bir kariyer…
Hatay'da, devletin son yıllardaki bütün sırlarına vakıf, bütün iç meselelerde MİT ile birlikte çalışan, kentin Sünni Araplarından ve bu hattaki faaliyetleri pratik olarak yürütebilecek ehliyete sahip Adalet Bakanı Sadullah Ergin…
Kilis'te iki dönemdir milletvekiliği yapan, yereldeki güçlü bir ailenin mensubu, üstelik kendilerine ait Ardışlı Nakliyat aracılığıyla çetelere lojistikle görevlendirilen; Öncüpınar'ın emanet edildiği Hasan Kara. Mevcut devlet tezgahı açısından Kilis için bulunabilecek en 'kara' isim…
Antep, Suriye ve Rojava'ya doğru iteklenen bütün silahlı grupların, cephe arkası hayat kurguladıkları bir kent. Metropol karakterinin yanı sıra üretim açısından küçük bir Çin. Kürt kimliği bastırılmaya, Alevi nüfusu CHP'ye monte edilmeye çalışılan kentin, iktidar partisinin elinden çıkması, Kuzey ile Akdeniz arasındaki köprünün uçurulması gibi addedildiği için Bakan Fatma Şahin tayin edildi. Hasan Celal Güzel gençleştirelemeyeceğinden bu kent için güvenebilecekleri kadife eldivenli en 'şahin' isimde karar kılındı…
Mardin, artık büyükşehir ve ilçeler toplamıyla merkezdeki sabit iktidar oyları yetmez. Bunun için şimdiye kadarki tercihler bir kenara bırakıldı, BDP'nin karşısına geleneksel düşmanlıklar da okşanarak bir aday dikildi. Şansını zorlamaktan usanmayan Mehmet Vejdi Kahraman…
Urfa'nın bu dönem için önemi Türk devleti açısından Amed derecesindedir. Sadece AKP'nin kazanması değil, tercih edilen ismin kazanması gerekiyordu. Devlet burada büyük oynadı. Kentin Kürt, Arap ve Türkmen nüfusu; kendi içlerindeki aşiret dağılımıyla birlikte Rojava savaşının geleceği gözönüne alındı ve direkt atama yapıldı. Serêkaniyê savaşının koordinatörü olan Urfa Valisi Celalettin Güvenç, devlet adına yarışacak. Üstelik kardeşi Sıtkı da Maraş Milletvekili…
Yukarıda sıraladığımız profillere bakıldığında Kuzey Kürdistan'ın diğer kentlerindeki adayların da benzer hassasiyetler doğrultusunda seçildiğini detaylandırmaya gerek yok. Bingöl, Batman ve Van adayları, hem yereldeki dini kombinasyon hem de devlet referansı baz alınarak belirlendi. Ağrı, Muş, Adıyaman, Amed, Hakkari, Bitlis, Siirt, Kars ve Iğdır adayları, işbirlikçi komprador olmalarından kimi zaman tahriş ederek 'Kürtçe' ve 'Kürt' yalanını akıtan ve bununla akıtılan Kürt kanını kirletmeye çalışan unsurlar. Dersim, Elazığ, Malatya, Maraş, Erzincan ve Erzurum, eskinin çatışma zeminleri de dikkate alınarak, iç çemberin 'münasip' uzantılarıyla konsolide edildi…
Rojava Devrimi, Kuzey'in geleceği ve Türk devletinin egemenliğinin sürdürülebilirliği açısından önemli bir kırılma noktası olacak Mart'taki yerel seçimler, bütün bu karanlık tabloya rağmen muazzam bir fırsatlar demeti sunuyor. Kürt Özgürlük Hareketi, buna uygun bir vizyon sunarak BDP ve HDP'nin elini rahatlattı. Gerisi BDP ve HDP'nin kısır, dar, sekter ve piyasa laçkalağına teslim olmadan, tarihin bu doğru zamanına doğru isimler toplamıyla müdahalesine kalıyor...

Kaynak: http://tuncelfikret.blogspot.com
İletişim: https://twitter.com/tuncelfikret

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder