4 Şubat 2010 Perşembe

'Direktif'ten peydah 'Protokol' ölmüştü


AK Parti Hükümeti'nin büyük önem atfettiği Kamu Güvenliği Müsteşarlığı'nın mücidi Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, EMASYA Protokolü'ne gerek olmadığını, kaldırılmasının sorun yaratmayacağını söyledi. Konuyla ilgili İçişleri Bakanlığı ile görüştüklerini belirten Başbuğ, 'terörle mücadele' diye tanımladığı Kürtlerin muhalefetinin yansımalarına karşı zaten İller İdaresi Kanunu'nun yeterli olduğunu hatırlattı. Başbuğ, hem EMASYA Protokolü'ne gerek duyulan şartlar ve eksikliklerin güncelliğini yitirmesi hem 'Kanun'un sabitliği hem de Kamu Güvenliği Müsteşarlığı'nın istihbarat havuzu da oluşturacağının güveniyle böyle konuştu. En önemlisi dikkatler 'Protokol'e yönelmişken Genelkurmay'ın tedavülde tuttuğu 'EMASYA Direktifi' ve pratiğinden söz edilmemesinin rahatlığında.
"Genelkurmay Başkanlığı ile İçişleri Bakanlığı Arasında 5442 Sayılı İl İdaresi Kanunu 11/d Maddesi gereğince alınması gereken müşterek tedbirlere ilişkin protokol"ün zaten kanuna da aykırı olduğu, taa 2002'de üstelik İçişleri Şurası'nda madde madde dile getirilmiş. Bu protokol ortadan kalksa da Genelkurmay'ın kendi birliklerine verdiği emirlerden ibaret olan EMASYA Direktifi duruyor. Aslında Kürtlerin işaret ettiği bu direktif ve buna cevaz veren zihniyettir. Star Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Mustafa Karaalioğlu'nun 'Tabii ki PKK hem iç tehdit hem de dış bağlantıları olan bir tehdittir. Güvenlik algısındaki yerini korur' ifadesinde vücut bulan 'klasik sağcı' bakış, AK Parti'nin de diskurudur. 

Hangi kanunlara dokunulmuyor

* Bir askeri darbenin ürünü olan ve sadakat için yarışılan Türk Anayasası'nın, 'Temel hak ve hürriyetlerin kullanılmasının durdurulması' başlığı altındaki 15. madde gayet sarihtir. "Savaş, seferberlik, sıkıyönetim veya olağanüstü hallerde, milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükler ihlâl edilmemek kaydıyla, durumun gerektirdiği ölçüde temel hak ve hürriyetlerin kullanılması kısmen veya tamamen durdurulabilir veya bunlar için Anayasada öngörülen güvencelere aykırı tedbirler alınabilir" diyor. Dokunulmayan bu madde ile Tür ordusuna müdahale yetkisi, yürürlükteki 'kutsal metin' de iğfal edilerek veriliyor. 
* Türk Silahlı Kuvvetler İç Hizmet Kanunu... Dikkatinizi çekerim; bu kanun tam 49 yaşında... Kanunun 'Umumi Vazifeler' başlığı altına iliştiren 35. madde, hoyratlığın, minunum demokratik duyarlılığın bertaraf edilmesinin temel argümanlarından biri olma vasfını koruyor: "Silahlı Kuvvetlerin vazifesi; Türk yurdunu ve Anayasa ile tayin edilmiş olan Türkiye Cumhuriyetini kollamak ve korumaktır."
* EMASYA Direktifi veya sadece 'Direktif'... Sağcı hükümetin 'iç tehdit' bölümündeki 'irtica' maddesine dokunmakla yetinip 'bölücü faaliyetler' başlığı altındaki Kürt muhalefetine 'müstahaksın' dediği Millî Güvenlik Siyaset Belgesi'nin gereği olarak 1960 Anayasası'ndan bu yana zaten uygulanan direktif. Bu, Milli Güvenlik Siyaset Belgesi'nde öngörülen iç ve dış düşmanlarla mücadelede askerlikle ilgili İç Hizmet Kanunu'nun 35'inci maddesinin askeri birliklere verdikleri bir yetkinin kullanmasına dayanır. Bu direktiften de söz eden yok. Halbuki, esas kaldırılması gereken bu direktiftir.

EMASYA Protokolü

Kısa adı EMASYA olan Emniyet Asayiş Yardımlaşma Protokolü. Bu protokol, 28 Şubat 1997’deki post-modern darbenin ardından 7 Temmuz 1997’de Genelkurmay’la dönemin İçişleri Bakanlığı Müsteşarlığı arasında imzalandı(Temel gerekçesi aşağıda Kürtler bölümünde izah edilecek) Orgeneral Çetin Doğan ve İçişleri Bakanlığı Müsteşarı Teoman Ünüsan'ın imzasını taşıyor. Genelkurmay’ın direktifi doğrultusunda 6 Temmuz 2005’te yenilendi. Başbuğ, 'kalksın' diyene kadar yürürlükteydi. Yasal değildi. Dönemin İçişleri Bakanı ve sonraları AK Parti hükümetlerinde de bakanlık yapan; halen AK Parti milletvekili Murat Başesgioğlu, bu protokolün yadırganmaması gerektiğini savunurken, "30 Haziran 1997'de İçişleri Bakanlığı görevine geldim. O günleri hep birlikte hatırlayalım: Emniyet ile askerler arasında son derece bir çekişme var. Emniyet daire başkanları tutuklanmış, emniyetin ağır silahları isteniyor; işte, emniyete alternatif silahlı bir güç gibi gösterilme konusu var. Dolayısıyla, iki güvenlik güçleri arasında çok büyük, muazzam bir çekişme var. EMASYA planı, Türkiye'nin meşru güvenlik güçlerinin arasındaki koordinasyon ve iş birliğini en yüksek seviyeye çıkarmanın yasal dayanağı olan bir protokoldür. Yasal dayanağı nedir? İl İdaresi Kanunu'nun 11/d maddesidir. O günün şartları içerisinde bu konu gözden geçirilmiştir ve birbirleriyle görüşmeyen, yardımlaşmayan, istihbarat paylaşmayan, operasyon yapmayan güvenlik güçlerini birlikte çalıştırmanın bir modelidir" diyor.

Kürt meselesiyle ilgisi

1987 yılında 285 sayılı Olağanüstü Hal Bölge Valiliğinin İhdası Hakkındaki Kanun Hükmünde Kararname ve bu KHK’ye ilave hüküm eklenmesine dair 286 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Kürt haraketine karşı mücadelede bazı düzenlemeler yapılmış ve Kara Kuvvetleri Komutanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü birlik ve birimlerinin gerek kendi aralarında gerekse mülki makamlarla olan ilişkilerinde, hangi esaslara bağlı olarak faaliyet yürütecekleri açıklanmıştır. Olağanüstü Hal uygulamasına 'yasal olarak' son verildikten sonra 285 ve 286 sayılı KHK’lerdeki esas ve usullerden olağan döneme geçiş sırasında emir komuta ilişkileri başta olmak üzere, Kürt hareketine karşı faaliyetlerinde bir boşluk içerisine düşülmemesi amacıyla 07 Temmuz 1997’de Genelkurmay Başkanlığı ile İçişleri Bakanlığı arasında, 5442 Sayılı İl İdaresi Kanunu'nun 11/d maddesinin uygulanmasına ilişkin olarak toplam (27) maddeden oluşan bir “Müşterek Protokol” imzalanmıştır. İmzalanan protokol, Genelkurmay Başkanlığı'nca Jandarma dahil ilgili Türk Silahlı Kuvvetleri birimlerine ve İçişleri Bakanlığı'nca da, Valilik ve ilgili birimlerine gönderilmiştir. Son olarak da 06 Temmuz 2005 tarihinde Genelkurmay Başkanlığı'nca “MD: 117-1 TSK Birliklerinin Emniyet, Asayiş ve Yardımlaşma (EMASYA) Görevlerinde Kullanılmasına İlişkin Planlama Direktifi (EMASYA Direktifi)” hazırlanarak, Jandarma dahil Türk ordusunun ilgili birlikleri ile Savunma Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Valilikler, İl Emniyet Müdürlükleri başta olmak üzere pek çok sivil makama da gönderilmiştir. Valilerin, askeri birlik taleplerini EMASYA Bölge veya Tali Bölge Komutanlarına iletmeleri gerektiği öngörülmüştür. Askeri birliğin belirli görevleri jandarma ya da polis ile birlikte yapması durumunda; komuta, sevk ve idare, askeri birliklerin (Jandarma dahil) en kıdemli komutanına aittir. Kolluk kuvvetleri askeri birliklerin olay mahalline intikal ettiği andan itibaren askeri komutanının emrine girerler. Olaylara müdahalede hangi kurum-kuruluşların destek görevi alacağı, il valileri veya görevlendirildiyse koordinatör vali tarafından, ilgili EMASYA Bölge/Tali Komutanlıkları ile koordine edilerek belirlenir ve bu husus önceden yapılacak planlamalarda ayrıntılı olarak belirtilir. İlgili mülki amir tarafından görevlendirilen Polis Özel Harekat Timleri, iç güvenlik harekatı süresince EMASYA Bölge ve Tali Bölge Komutanlıklarının Harekat Kontrolündedir. Korucular, bölgedeki ilgili Jandarma komutanlığının emir-komutasında olarak, EMASYA Komutanlıklarının harekat kontrolünde görev yaparlar. 

Yetki orduda

Kürt illerinde Genelkurmay Başkanlığı ve İçişleri Bakanlığı'nca imzalanan protokol gereğince, Valilerden alınan izin ve onaylarla devlet güçlerinin genel güvenliği sağlama yetkileri bulunan Kara Kuvvetleri Komutanlığı birimleri ve bunların harekat kontrolüne verilen Jandarma iç güvenlik birlikleri kullanılmaktadır. Protokol kalksa da kayanağını ifade edilen 'Direktif' gereği böyledir. Mesela Hakkari İl Jandarma Komutanlığı, Kürtlerle mücadele görevinin yürütülmesinde, öncelikle aynı garnizon içinde bulunan Hakkari Dağ Komando Tugay Komutanlığı'nın (EMASYA Tali Bölge Komutanlığı), sonra bir üst komutanlık olan Jandarma Asayiş Kolordu Komutanlığı'nın (EMASYA Bölge Komutanlığı'nın) bir birimi durumundadır ve faaliyetlerini bu çerçeve de yürütmektedir. Jandarma Asayiş Kolordu Komutanlığı da Genelkurmay Başkanlığı'nın 21 Mayıs 2001 gün ve HRK: 7130-58-01/GHD.Pl.Ş. (176) sayılı emri ile 2 nci Ordu/ Malatya’nın Harekat Kontrolü'nde görev yapmaktadır. 
Demek ki Kürt illerindeki Jandarma Genel Komutanlığı birlikleri ile Jandarma Genel Komutanlığı arasındaki emir komuta bağlantısı diğer bölgelere göre farklılık göstermektedir. 21 Kürt ilindeki Jandarma Genel Komutanlığı birliklerinin 'İç Güvenlik Harekatı'nın yürütülmesi ile ilgili konularda Kara Kuvvetleri Komutanlığı birliklerinin Harekat Komutası/Kontrolünde olduğu anlaşılmaktadır. 

Ferhat Sarıkaya'nın tespiti

Aslında askeri çeteleşmenin ruhunu kavrayan, bütün dayanakları irdeleyerek analiz; evrensel hukuk penceresinden mahkum eden ve bunun bedelini ödeyen dönemin Van Savcısı Ferhat Sarıkaya, Kürt illerinde konuşlandırılan askerin dizginsizliğine ve gemi azıya alma pervasızlığına dikkat çekmişti. Şemdinli sanıklarının öyle münferit unsurlar olmadığını detaylı anlatan Sarıkaya, adaletin oklarını Türk Genelkurmayı'na yöneltmişti.

İl İdaresi Kanu ne diyor?

Ağustos 1996'de revize edilen Kanunun 11/d maddesi, devlet terörüne zirve olanağı tanıyor. Başbuğ'un yeterlilik lütfunda bulunduğu, Türk Hükümeti'nin de bahsetmediği kanun maddesi... Madde hem detaylı hem de yeterince açık. Müsaadenizle uzun bir alıntı:
"Valiler, ilde çıkabilecek veya çıkan olayların, emrindeki kuvvetlerle önlenmesini mümkün görmedikleri veya önleyemedikleri; aldıkları tedbirlerin bu kuvvetlerle uygulanmasını mümkün görmedikleri veya uygulayamadıkları takdirde, diğer illerin kolluk kuvvetleriyle bu iş için tahsis edilen diğer kuvvetlerden yararlanmak amacıyla, İçişleri Bakanlığından ve gerekirse Jandarma Genel Komutanlığının veya Kara Kuvvetleri Komutanlığının sınır birlikleri dahil olmak üzere en yakın kara, deniz ve hava birlik komutanlığından mümkün olan en hızlı vasıtalar ile müracaat ederek yardım isterler. Bu durumlarda ihtiyaç duyulan kuvvetlerin İçişleri Bakanlığından veya askeri birliklerden veya her iki makamdan talep edilmesi hususu, yardım talebinde bulunan vali tarafından takdir edilir. Valinin yaptığı yardım istemi geciktirilmeksizin yerine getirilir. Acil durumlarda bu istek sonradan yazılı şekle dönüştürülmek kaydıyla sözlü olarak yapılabilir.
1) Vali tarafından askeri birliklerden yardım istenmesi halinde; muhtemel olaylar için istenen askeri kuvvet, valinin görüşü alınarak olaylara hızla el koymaya uygun yerde, cereyan eden olaylar için ise olay yerinde hazır bulundurulur. 
2) Olayların niteliğine göre istenen askeri kuvvetin çapı, vali ile koordine edilerek askeri birliğin komutanı tarafından, görevde kalış süresi, askeri birliğin komutanı ile koordine edilerek vali tarafından belirlenir. 
3) Askeri kuvvetin müstakilen görevlendirilmesi durumunda; verilen görev askeri kuvvet tarafından kendi komutanının sorumluluğu altında ve onun emir ve talimatlarına göre Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanununda belirtilen yetkiler ile kolluk kuvvetlerinin genel güvenliği sağlamada sahip olduğu yetkiler kullanılarak yerine getirilir. 
4) Güvenlik kuvvetleri ile yardıma gelen askeri kuvvet arasında işbirliği ve koordinasyon, yardıma gelen askeri birliğin komutanının da görüşü alınarak vali tarafından tespit edilir. 
5) Ancak, bu askeri birliğin belirli görevleri jandarma ya da polis ile birlikte yapması halinde komuta, sevk ve idare askeri birliklerin en kıdemli komutanı tarafından üstlenilir. 
6) Birden fazla ili içine alan olaylarda ilgili valilerin isteği üzerine aynı veya farklı askeri birlik komutanlarından kuvvet tahsis edilmesi durumunda iller veya kuvvetler arasında işbirliği, koordinasyon, kuvvet kaydırması, emir komuta ilişkileri ve gerekli görülen diğer hususlar yukarıda belirtilen hükümler çerçevesinde Genelkurmay Başkanlığı ile İçişleri Bakanlığı tarafından belirlenecek esaslara göre yürütülür. 
7) Bu esasların uygulanmasında, işbirliği ve koordinasyon sağlamak amacıyla gerekli görülen hallerde İçişleri Bakanı ilgili valilerden birini geçici olarak görevlendirir. 
8) Olayların sınır illerinde veya bu illere mücavir bölgelerde cereyan etmesi ve eylemcilerin eylemlerini müteakip komşu ülke topraklarına sığındıklarının tespit edilmesi durumunda valinin talebi üzerine ilgili komutan eylemcileri ele geçirmek veya tesirsiz hale getirmek maksadı ile, her defasında Genelkurmay Başkanlığı kanalı ile Hükümetin müsaadesi tahtında, ihtiyaca göre kara, hava, deniz kuvvetleri ve Jandarma Genel Komutanlığı unsurları ile komşu ülkelerin mutabakatı alınmak suretiyle mahdut hedefli sınır ötesi harekat planlayıp icra edebilir. 

Protokol'ün kanuna aykırılığı biliniyor muydu?

Bu sorunun net yanıtı; elbette biliniyordu... 25-27 Nisan 2002 tarihinde Ankara'da yapılan Mülki İdare Şurası Hazırlık Komitesi'nin Raporu'nda EMASYA Protokolü'ne ilişkin madde madde eleştiriler yapıldı ve kanuna aykırı yönleri tescil edildi. Mülki İdare Şurası'nda aralarında Jandarma Genel Komutanlığı Plan ve Prensipler Başkanı Tümgeneral İbrahim Açıkmeşe, Adli Müşavir Kıdemli Albay Sadrettin Aktaş, eski Emniyet Genel Müdürü Gökhan Aydıner, Vali Recep Yazıcıoğlu'nun yer aldığı 2 Numaralı komisyonun raporunda EMASYA Protokolü'nün 11 yönden kanuna aykırı olduğu rapor edildi. Şura raporunda bu durum; '5442 sayılı yasanın 11/D maddesine dayanarak, Genelkurmay Başkanlığı ile İçişleri Bakanlığı arasında düzenlenen protokol; yasaya aykırı hükümler taşıdığından uygulamadan kaldırılmalı; gerekmesi halinde, hukukun temel ilkelerinin gereği olarak bu düzenlemeler yönetmelikle yapılmalıdır' ifadeleri yer aldı. Raporun altında 51 vali, 16 kaymakam, 4 bilim adamı, Jandarma Genel Komutanlığı Plan ve Prensipler Başkanı Tümgeneral İbrahim Açıkmeşe, JGK Adli Müşaviri Hakim Albay Sadrettin Aktaş, Sahil Güvenlik Komutanlığı Kurmay Başkanı Kd. Albay Tufan Ersoy ve hukuk müşaviri Hakim Binbaşı Turgut Sönmez'in aralarında olduğu 9 askeri yetkili, 23 bürokrat olmak üzere 105 imza bulunuyor. Buna rağmen Protokol bugüne kadar yürürlükte kaldı. 

Bir iptal girişimi

İçişleri Bakanlığı mülkiye müfettişlerinin 2005 yılında hazırladığı raporda 'İç güvenlikten birinci derecede sorumlu olan İçişleri Bakanlığı bir tarafa bırakılarak, hükümeti bilgilendirme ek görevini bile üstlenen Genelkurmay Başkanlığı bünyesinde İç Güvenlik Harekât Merkezi kurulmuş olmasının İçişleri Bakanlığı'nın tamamen dışlanmasından başka bir şey olmadığı', EMASYA Protokolü'nün kanuna aykırı olması nedeniyle İçişleri Bakanlığı'nın 'Birden Fazla İli İçine Alan Olaylarda Valilerin Askeri Birliklerden Yardım İstemesine İlişkin Esasları' düzenleyen taslak bir metin hazırladığı ve 4 Mart 2005'te Genelkurmay'a gönderildiği, Genelkurmay'ın cevabında ise 'terör olaylarındaki yükseliş' öne sürülerek yürürlükteki protokolün değiştirilmesinin istenmediği ve güncellenmeye ihtiyaç duyulması halinde bunun, Genelkurmay Başkanlığı ve İçişleri Bakanlığı'nca oluşturulacak bir çalışma grubu tarafından yapılabileceğini belirtti.

Başbuğ'un ilham veren önerisi

İşte tam da o tarihlerde Genelkurmay İkinci Başkanı olan İlker Başbuğ, çerçevesini belirlediği Kürt hareketine karşı yeni mücadele kapsamında bir öneride bulundu. Toplumsallaşan Kürt hareketine karşı askeri güç kullanımının yeterli olmadığını söyleyen Başbuğ, siyasi, diplomatik, ekonomik, kültürel ve psikolojik ayakların tek orkestrasyonla yürütülmesini istedi. Bu bağlamda Başbuğ, EMASYA Protokolü'nün de ipini çekecek önerisini piyasaya sürdü. Mücadelenin, istihbarat dahil tek merkezde toplanması: Kamu Güvenliği Müsteşarlığı. 

Güvenlik Müsteşarlığı kuruluyor

Türk Genelkurmay Karargahı ile iyi paslaşan Türk Hükümeti, bu öneriyi hayata geçirmek için canhıraş bir gayretle çalıştı. Şaşırmadığımız tesadüfe bakın ki Müsteşarlığın doğumu, EMASYA Protokolü'nün ölümü ile birlikte gündemimize yeniden girdi. Bütün bilgileri bir havuzda toplayıp operasyonel güçlere tevdi edecek Kamu Güvenliği Müsteşarlığı'nın kuruluşu ilan edildi. Başbuğ'un 'artık gerek yok' dediği EMASYA Protokolü de mevta oldu. 

Kürtler açısından değişen ne?

Yine net bir cevap: Hiçbir şey... Türk devlet sistemi bütün ceberrutluğuyla Kürtlerin gırtlağına basmış durumda. Başbuğ'un kapsamlı savaş konsepti yürürlükte. Direktif, Kamu Güvenliği Müsteşarlığı, Milli Güvenlik Siyaseti Belgesi, Darbe Anayasası, TSK İç Hizmeti Kanunu, Terörle Mücadele Kanunu, İller İdaresi Kanunu(liste uzar), uzantı ve uygulayıcılarıyla Kürtlere parmak salamaya devam ediyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder