22 Aralık 2010 Çarşamba

Kaotik ayrılık!..

Kuzey Kürtlerinin başat siyasi yapısı, soğuk savaş döneminde ve Leninist model/modellere uygun kuruldu. Manifestosunu, dayanacağı halkın özgünlüğünü de baz alarak tamamen sözkonusu modellerin teorik kaynaklarından beslenerek belirledi; ittifakları, savaş stratejisi, vizyonu, bu kapsamdaydı...
Kürtlerin dağınıklığı, 4 egemen devletin varlığı ve bölgenin uluslararası güçler açısından öneminin verili realitesi, mücadeleci gücün uyarı sistemlerini hassaslaştırdı. Buna, halkla içiçe olmanın dayattığı zorunluluklar da eklenince dünyadaki dönüşümü erken fark etti...
Bu dinamizm ve sınırlı pragmatizm, onu büyük oranda 'reel sosyalizm'in çöküşünün etkilerinden muaf tuttu. Kendisini yenileyebilme, zamanın dilini konuşma ve aygıtlarını kullanma kabiliyeti sayesinde hem yapısını hem de hedeflerini revize edebildi... 
90'lardan itibaren savaşın tırmanmasına çözüm arayışları da eşlik etti. Bunun için ateşkesler, diyalog gayretleri, çözüm deklarasyonları ve birlikte yaşamanın formülleri sunuldu... 
2000'lerde ise Sovyet ve Çin örneklerini mahkum ederek; devlet-iktidarı reddeden, bunun için de 'yerleşik sosyalistler'in hışmına uğrayan kuramcı aksiyonerler ile yeni yüzyılın sivil toplumcu, kapitalist modernite karşıtı, çevreci, katı devlet yapılanması muhalifi filozoflardan yararlandı. Aydınlanmacı yanılsamayı dıştaladı fakat Marksist metodoloji marifetiyle bir model çerçeve oluşturdu... 
Beslenmeyi bloke etmeyen bu paradigma, Demokratik Konfederalizm-Demokratik Cumhuriyet-Demokratik Özerklik gibi birbirini tamamlayan organizasyonlar kompleksini doğurdu.
Uzun vadeli; gelecek toplum ve dünya tasavvurları elbette çok önemli ama gereksinim noktası: 'Kürtlerin Ortadoğu'daki statüsü ne olacak' sorusuna büyük yıkımları önleyerek cevap bulmaktır. Kürt haraketi, iki yönlü bir baskı ve izahatı eşzamanlı yürütüyor: Türkleri eşit birlikteliğe, Kürtleri de devletsiz çözüme razı etmek. Evet Kürtler, gaspedilen haklarının asgarisine kavuşurken Türkiye'nin geri kalanı da demokrasinin azamisiyle şereflenecek. Kaybeden yok...
Son olarak bir taslak tartışmaya açıldı ve anadilin kullanımıyla ilgili devlet kabullerini zorlayan adımların atılacağı duyuruldu. Bu erken değil, belki gecikmiş bir adımdı.
Türk tarafının, yasamanın başı marifetiyle tehdit ve asker muhtırasının ardından adliyede yer ayırmaya çalışmasının önleyici etkisi olmayacak. Mevcut taslak veya model beğenilmiyorsa onun öngördüğü hakları ve kurumsal ifadesini aşan bir alternatif sunulmalı... 
Kemalizmin çıplak halinin veya ideolojik çekirdeği, muhafazakar-demokrat makyajla süslenmiş sürümünün Kürtlerde karşılığı yoktur. Hem devlet ve her renkten bileşenleri hem de Kürt siyaseti farkında. Karşılıklı ikna ve rızaya dayalı birlikte yaşamayı reddetmenin faturasının ağır olacağı sır değil... 
Demokratik Özerklik, Türk devletinin egemenliğini askeri zorla dayattığı 20 milyonluk nüfusun ayrı devlet istemini ötelemenin karşılığında ırk devleti karekterini gömme hamlesidir...
Bunun ötesi kaotik ayrılıktır. En fazla kaybedeni de kaybedecekleri çok olandır...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder